Mavinin dünyasında yüzebilmenin sırrı sonsuzluk gizeminin derinliğindedir. Mavinin rengi ile buluşuyordu her gün. Çünkü mavi özgürlüktü. Sen denizin habercisinden alıyordun gücünü. Gökyüzünün yüceliğinden alıyordun.
Kendi dünyası gibi gözleri de mavi ve sadeydi.
Hâlbuki seni ilk gördüğümde sessiz ve soğuk gelmiştin. Hem tanımamamdan kaynaklı hem de Önderliğin esaretinden sonra kadın olarak yaşanan zorlanmalardan olsa gerek. Uzun süre aynı bölük yönetiminde yer alıyorduk. Senin o sıcak yoldaşlığınla tanıştıktan sonra ilk tanışmamızı anlatırken sen gülüyordun. Gülüşün kadar yaşam dolu olduğun gibi yaşamın her alanına çok ilgiliydin. Hem bir öğretmen hem de gerektiğinde bir öğrenci olma erdemliliğine sahiptin.
İlk anımız bir intişar faslıyla başlamıştı. Bu eğitim amaçlı bir intişardı. Haberimiz önceden olduğu için hazırlıklıydık. İlk mermi patladığında herkesten önce bütün manga eşyalarını da alarak intişar yerine gitmiştik. Bunu yaparken de savaşta nasıl daha çok kurnaz, becerikli ve taktik yaratabiliriz diye tartışıp seviniyorduk. Beraber subay okulunun ilk devresine katıldığımızda eğitime olan heyecanın etrafında da ilgi çekiyordu. Bu yaşamda da öğreticiliğini gösteriyordu. Dikkat çeken diğer bir yönün kendi timindeki arkadaşlara eğitici yaklaşmandı. Yine yaşamda hiçbir zaman donuk tek yönlü değildin.
Bir oyundan tut bir gece yürüyüşüne, askeri eğitimden tut yarışma oyunlarına. Halay çekme zevkinden tut sanata olan ilgine, bedenine sığmayan mutluluk dolu gülüşüne kadar tam ifade anlamı ile tanrıça kültürünü anımsatıyordun. Eğitim sürecinde en çok dikkatimi çeken şeylerden biri ilkeli ve taviz vermez duruş ve her şeye anlam katan tavırlarındı. Bir yanı güzel paylaşımların bir yanı ise eğitimden aldığın her bir noktayı kısa aralarda da olsa arkadaşlarla tartışmandı. En büyük ilkelerinden bir tanesi de Bilge insanın söylediği gibi; “senden ileri olana yetişmeye çalış, senden geri olanı da kendi düzeyine getirmeye çalış.” Bundan dolayı yaşamda mütevazı ve etrafındakilere yardımcı oluyordun. Yaşamında hiçbir zaman donuk değildin.
2003’te Dersim’e giden ilk grupta Faraşin arkadaş da vardı. Yola çıkmadan önce gelip vedalaşmak için beni gördüğünde uzun tartışmalarımız oldu. Çok sevinçli ve anlamlı bakışlarınla bana bakıp “sen de gelmiyor musun” deyip duruyordun. El ele tutuşurken “Saflığınla, temizliğinle kal. Söz, kısa bir süre sonra ben de geleceğim” demiştim. Birbirimize sarılıp vedalaşmıştık. Ve en son birbirimize söylediğimiz sözler, kuzeye giderek Önderliğe yakın olmak, Dersim’de buluşma dileğimizdi. Ardından çok geç kalmadan ben de Dersim yoluna girmiştim. 2004’te ilk Haydaranlar’da seni görmüştüm. Hiç unutmam hem özlem hem de sevinçten olsa gerek iki üç dakika birbirimize sarılıp ağlamıştık ve ilk konuşmaya başladığımızda gözyaşlarının için de gülüşlerimizi de katmıştık. Bu amansız yoldaşlığımızın özlem ve anlam dolu yüreğine Dersim’de bir yılımız olmuştu. Yanımıza Ovacık’tan geldiği için hep oradan bahsediyordu. Ovacık’ın sonsuz güzellikleri, Aliboğazı, Tagar suyunu, yine kış kampında geçirdiği eğitim sürecini. Bahsederken de bir yanında heyecanı diğer yanında ise özgürlüğün bedelsiz olmadığını zorlanma ve hüznünü gözlerinde görebilirdiniz.
O kış beraber kaldık. Heval Faraşin hepimizden daha heyecanlıydı. Önderliğin Bir Halkı Savunmak adlı kitabı yeni geldiği için eğitim yoğun ve heyecan doluydu. Faraşin ve Roza arkadaşlarla gecenin geç saatlerine kadar tartışıyorduk. Hele kaos konusunu tartışırken çok heyecanlıydı ve yer yer komik anılarımız da eksik olmuyordu. Ve yaşama katılımı bir ciddiyet içerisindeydi. Sade, doğal çocuksu yönleri de vardı. Aleviliğin hümanist ve sadık olma sadakatli olma özünü de kişiliğinde taşıyordu. Ve çok çabuk yetkinleşiyordu. Hem yaşamda hem de savaşta onun katılımına özenmemek mümkün değildi. Evet, Munzur gibi akan gözyaşlarımın mavisi ayrılmaz yoldaşım. Gözüm hep seni arıyor. En son Dokuz Kayadan ayrıldık. Ben Dersim’in batısına sen ise doğusuna gittin. Katılımından herkes olumlu bahsediyordu ve örnek veriyordu. Kısa bir süreçte yetkinleşip Zilan arkadaşın kaldığı yerden ilham alarak bir fidan gibi boy verip yeşermiştin. Tüm yoldaşların gönlünde yer edinip komutanlaşmıştın. 2008’in ilkbaharı gülüşün ile gözlerini açmıştı.
11 yoldaşı ile beraber yüzleri güneşe doğru sımsıkı sarılmıştı. Annenin kucağı olan Hıngırvan yamaçlarında düşman onları denetimine almıştı. İki gün boyunca düşman kobra helikopterleriyle üzerlerine bomba yağdırmıştı. Çatışma yaşanmıştı. Çatışmadan kurtulan bir arkadaş, Faraşin arkadaşın cesaretine hayran kalmıştı. Her arkadaşa yardım etmeye çalışmış, soğukkanlılığıyla düşmanın içinden çıkarmaya çalışırken ağır yaralanmış, güneşe giden yolculuğa, sonsuz maviye misafir olmuştu.
Seni güneşin ışınları ile
Mavinin sonsuzluğu ile
Yoldaşlık sevgisinin erdemliliği ile
Seviyor, özlüyorum ve hep özleyeceğim
Rojbin Faraşin
Kod Adı: FARAŞİN ÖZGÜR
Adı Soyadı: MELEK İLHAN
Şehadet Tarihi-Yeri: 10 NİSAN 2008’DE DERSİM NAZMİYE’DE ÇATIŞMADA ŞEHİT