Gülüşleri An’da Saklı Yoldaşım

PKK tarihi özgür yaşamın mücadele tarihi olduğu kadar, kahramanlık tarihidir. İçerisinde sayısız destanlar ve bu destanları yaratan adları bilinen veya bilinmeyen binlerce kahramanı barındırır. İnsanlık tarihinin en kutsal mücadelesi olan bu mücadelenin bir parçası olmak ve bu kahramanların yoldaşı olmak duyguların en yücesi ve kutsalıdır. Yolumuzu aydınlatan ışık olarak şehitlerimize layık olabilmek için yaşamımızın her alanında onların yarattıkları değerlere sahip çıkmak ve şehitler çizgisi temelinde mücadelemizi geliştirmek kadar elimizde bulunan tüm imkanlar çerçevesinde onları dile getirmenin önemine inanıyoruz.

Bu sayısız kahramanlardan biri de Navdar Amed arkadaştır. Bunu yazmak belki çok zor ve acı, çünkü daha dün yanımda olan yoldaşımın üzerine yazmak bu şehadeti kabullenmek anlamına mı gelir, diye bir çok sorgulama yoluna gittim ve uzun bir düşünme süresinden sonra yazmaya karar verdim. Bu yazdıklarım ne Navdar arkadaşı anlatmaya, ne de bendeki onu anlatmaya yetecek. Ama onu tanıtmak, düşüncelerini, düşmana olan öfkesini, dışarıda sessiz ama içeride yaşadığı fırtınaları ve şehit düştükten sonra rüzgar olup yoldaşlarının yüzünde tatlı bir esinti, düşmanda tufan olup önüne katma istemini ve belki de farkında olmadan bize kattığı nice güzellikleri yazmamak yoldaşlığa en büyük haksızlık olmaz mı?

Navdar arkadaş, 2013 yılında mücadeleye katılmış genç bir arkadaştı. Faraşin’de yaklaşık bir yıl kaldıktan sonra Medya Savunma Alanlarına geçer ve Ş. Mahir Akademisinde gördüğü eğitiminden sonra mücadeleye aktif katılımını sürdürür. Onun görev yürüttüğü birime düzenlemem olduğu zaman ilk gözüme çarpan Navdar arkadaşın sert ve ciddi duran yüz ifadesiydi. İlk düşündüğüm ‘bu arkadaş çok ciddi biri’ olduğu düşüncesiydi. Zaten bu sonraki süreçlerde de Navdar arkadaş, böyle olduğunu gösterdi. Bu duruşu onun gittiği her görevde sorumlu olduğu her işte kendisini gösterecekti ve duruşun onun görev ve sorumluluk anlayışının olduğunun ispatlayacaktı. Bu konuda öz sorumluluk duygusu önde olan bir arkadaştı. Eksik gördüğünü talimat veya söylenmesini beklemeden yapardı. Kısacası eksik ve yarım gördüğü şeyleri anlayan, gören ve tamamlamaya çalışan bir katılımın sahibiydi.

Navdar arkadaş, çok fazla gülmezdi ve bu da onun gülüşlerini daha anlamlı kılardı. Çünkü ender bulunan her şey çok değerlidir. Gülüşlerine tanık olmak fırsat gibi bir şeydi. Onu güldürmek için bazen uğraşırdım. Çünkü Heval Navdar’a göre çok gülmek veya hep gülmek hayata kattığın anlamına gelmiyordu ve bu karakteri “yaşam” üzerindeki yoğunlaşma düzeyini gösteriyordu. Bu karakteri yaşam üzerinde güçlü bir etkiye yol açıyordu. Yoldaşlığı güçlü olduğu kadar etkileyiciydi de. Yaşama duyduğu saygı ve yoldaşlığa verdiği önem onun en temel özelliklerinden biriydi.

Diğer bir temel özelliği ise kendisini ele alış tarzıydı. Kendisini eğitmeyi, disipline etmeyi, her yönüyle Önderlik felsefesi temelinde öğrenmeyi ve buna gerçekten kendisini yatırmayı esas alıyordu. Öyle ki Cizre’de bodrum vahşetine maruz kalan arkadaşlarla daha iyi empati kurabilmek için kendisini aç bırakma yoluna bile girmişti. Bunu göstererek yapmazdı, iştahım yok veya başka bir yöntemle aç olmadığını söyleyerek dikkatleri çekmemeyi esas alarak yapıyordu. Bir tartışmamızda bunun doğru olmadığını söylediğimde bana “gerçekten hem bodrumda olan arkadaşları anlamak hem de aç ve susuzluğun irade üzerindeki etkilerini hissetmek istiyorum” demişti. Bunların yanında şehir direnişlerinde düşmanın ağır silahlarına, tank ve toplarına karşı nasıl bir önlem alınabilir, hangi taktikle düşman boşa çıkarılabilir ve darbe vurulabilir, diye geç vakitlere kadar düşünür, yoğunlaşır ve herkesten bir fikir alma yöntemiyle karşıdakini de bu şekilde yoğunlaşmaya çekerdi. Düşmana vurulan her darbe, Navdar arkadaşın yüzüne neşe katar, gözleri sevinçle parlardı. Bununla da süreçle bütünleştiğini ve hep bununla yaşadığını gösteriyordu. Bize kattıklarından bir kıvılcım da; eğer düşünce pratikte vücut bulmuşsa anlam ifade edilebilir, yoksa sadece bir teori ya da istem olmaktan öteye gidemez. Hiç konuşmadan bunu yaşamıyla en anlamlı bir şekilde pratiğiyle bize gösterdi.

Özcesi Navdar arkadaşın kişiliği fedai kişilikti, duruşu militan duruşu ve katılımda fedai militan çizgisindeydi. Yaşamda fedailiğe ulaştığında fedai eylem raporunu yazabilmişti. Katılımından şehadetine kadarlık süre içerisinde anladığı ve öğrendiği her şeyi birebir yaşamında uygulayabilmiş olması onun ileride neler yapabileceğinin açık göstergesiydi. Tarihe bakmak sadece geçmişi belirlemiyor, aynı zamanda  geleceğin de aynasıdır. Geçmiş pratikler gelecekte de sergilenir diye mutlak bir kaide yoktur ama kişiliklerin özelliklerinde geçmiş neyse gelecekte de yapabilmeleri mutlaktır.

Navdar arkadaş ve Navdar arkadaşın şahsında yolumuzu aydınlatan diğer birçok şehidin anılarına bağlılık temelinde mücadeleyi geliştirmek ve mutlak zafer olan devrimle taçlandırmak bizlere düşen görev ve yerine getirilmesi gereken mutlak emirdir.

Delil Zagros

 ‘AN’ın Gizemi’

Hadi gidelim, zamanın da ötesine,

Karanlıklar kıskansın bu gidişimizi

Yıldızlarda buluşalım ki, gözler her baktığında biz orada olalım.

Bahar’ın, bulutlar buluşma yerimiz olsun

ve

Yağmurlarına karaşalım

Yaprağından damlayarak toprağına.

Bırakalım kendimizi rüzgara bir uçtan bir uca savursun

Her gittiğimiz mekanda dokunalım yüreklere geçerken

Huzur olalım mesela en sıkıntılı anda

Ama tutamasın kimse bizi

Zaman zaman karlara karışalım, zirvesinde kalalım dağların

Misafiri olalım çat kapı

yüreği sevdayla, aşkla, özgürlükle yananlara

Bir çocuğun gülüşündeki sıcaklığa karışalım mesela

O gülerken gamzesinde gizlenelim olmaz mı?

Gözlerine sığınalım ki düşman bulamasın bizi

Kirpikleri zulamız olsun , sonra rüyalarına karışalım usulca

girelim düşlerine, ama incitmeden ruhunu

Diline düşelim bir ozanın

 adı Serhat, Argeş, Mizgin olsun

ve

yürüyelim Faraşin’e, Haftanin’e, Tatvan’a

türkülerinin patikalarından geçip,

yüreklerinde soluklanalım

Kürdistan’ın altını kıskandıran topraklarında

 yedi renge bürünelim,

kara kaşında yudumlayalım umudu, Gurbeti Aydın olanın…

hiç bitmesin yolculuğumuz

GÜNEŞ’in sarısı olsun hep mekanımız

Sema’ya döndükçe Fikri’mizin baharı olsun

Yeşerdikçe güller, dikenleri saf tutsun

Ve tutunabilsin zalimin tufanında

Dergahında buluşalım bir Tanrıçanın, adı Zilan olsun

 30 Haziran’ın da Dersîm’in, AN’ı olsun Andın bütün çocuklara

Kızıl saçında verelim yaşamın kavgasını

Amed’te zindanın öbür yanında sembolü olalım direnişin

Adının Sakinliğine bakmadan Yüreğindeki fırtınaya bırakalım kendimizi

Ömürden dört mevsim geçirebiliriz ruhunda

Yanlızca bir adası olan, mavi bir denize verelim yönümüzü

Fikri hür, ruhu hür, koca bir yüreğe dokunalım

bir çocuk saflığında

ve

eğer gece varırsak, uykusunda ise birde

hiç uyandırmadan, parmak ucunda adımlayarak

bir buse konduralım kirpiğine

çünkü onlar sırdaşıdır gözlerinin…

 

MÜCADELE ARKADAŞLARI

 

Kod Adı: NAVDAR AMED

Adı Soyadı: FAYSAL ÖZTEKİN