‘Ne olursa olsun o tepeye girip yarıda kalan eylemi tamamlayarak şehitlerin intikamını alacağız’ diyen 35 özgürlük savaşçısından altısının (Botan, Ruken, Axin, Çarçella, Hogir) efsanesi yazıldı o gece tepede. Kimisi henüz ilk kez eyleme katılıyordu. İlk kez düşmanla karşılaşmanın ve öç almanın öfkesiyle yürüyenlere; yıllarını dağlara, özgürlük savaşına verenlerde vardı. Düşmandan alacakları intikamın hesap gününe yaklaştıkça heyecanları ilk kez savaşan yoldaşlarının heyecanına karışıyordu. Onlar gizledikçe, ışıldayan gözleri ve gülüşleri bu duyguyu gün yüzüne vurmaktan geri duramıyordu. Onların yaşama arzusu yaşamıyla yaşatmak kadar büyüktü.
Özgürlük isteminin ağır sorumluluğu, gidenlerin intikamını belirlenen yerde ve anda almak ve istenilen bedel hepsini bir araya getiren yakıcı gerçeklikti. Onlar bu gerçekle 8 Temmuz şafağını beklerken düşmanın önceden eylemden haberdar olabileceğini gün ve gece boyu attığı obüs, havan tang ve toplarla sezmişlerdi. Bu sezgiler hedefe odaklanmaya ve baskın anını beklemeye engel olamadı. Gece boyu başlarında tur atan casus uçağının sesinin kesilmesiyle durmadan tepenin etrafını tarayan ağır silahlara meydan okurcasına gecenin ikisinde mevzilerinde yerlerini aldılar. Önemli olan hedefti ve hedefe odaklanmak onların savaş gerçeğiydi. Hedefi kaçırmaya çalışan her şeye rağmen, cellatların üstüne yürüyüp tarihe iz bırakmanın hazına vardılar o gece. ‘Bu gün hesap sorulmadan, Reşit, Rojin, Rohat ve nice kahramanın intikamı alınmadan geriye dönüş yok bizim için’ diyenlerden altısını Xapuşkê tepesinde eylemleriyle efsanevi bir yaşamın sahibi kılan fediayane ruh ve özgür yaşam aşkıydı.
Kürdistan dağlarında hiçbir yaşamın sıradan ve basit son bulmadığına milyonlar şahitlik eder. Sonsuzluğa kavuşan altı yürekli yoldaşın özgür yaşam aşkına o gece yanlarında bulunan tüm yoldaşları ile birlikte gece ve gün bir kez daha tanık oldu. Kanıyla ülkesini sulayan yürekli çocuklar bu toprakların her yanına iz bıraktılar. Dağlara yolcu olanlar bir çiçekte, ağaçta, suda, taşta patikada görür bu yiğit evlatları. Hele bide önceden birlikte bir patikada yürümüşse, yazın kavurucu sıcağında suyunu paylaşmışsa, taşa yaslanıp dağların güzel havasını solumuşsa, anılar hiçbir zaman bırakmaz peşini. Yaşadıkça tek başına olmadığını ve bedeninde milyonların kendisini yaşattığını bilir.
Takvimlerin 2016 yılının sonbaharının son ayının yaklaştığını gösterdiği bir zamanda yoldaşlarla veda etmek üzere yol alırken Govendeyê ilk geldiğim günler ve sonrası bir bir canlanmıştı gözlerimde. Birazdan göreceğim ve bir daha hiç göremeyeceğim, unutulmayan yoldaşların siluetleriyle karşı karşıyaydım. Ruhun, düşüncenin ve duyguların huzurla buluştuğu bir anda nede güzel karşıladı dost gülüşleriyle yoldaşlar.
İlk durak noktası olan Hergûşa giderken devrimin emekçi hestırleri ile özenle ilgilenen Mervan arkadaşı aradım. Her gelişimde sırtında ya un çuvalı ya da başka bir erzakla birazdan her zaman geçtiği yoldan, ağaçların arasından belirecek olan emekçi yoldaşım bu defa görünmedi. Başka bir yerlerde başka işlerle uğraşıyor diye düşündüğüm Mervan arkadaşın bir hafta uzak kaldığı hestirlerine duyduğu özlemi ve düşmanın bulunduğu tepeyi hêstirle basma önerisi aklıma geldi. Arkadaşlarla ne çok gülmüştük onun bu sözlerine. Yoldaşlarının kendisini gülümseyerek andığınıbildiğinden gözü arkada kalmayacaktır.
Sabah kalabalık bir grupla Govêndê’ye çıkan patikada ilerledik. Kuryemiz değişmiş. Bir önceki yürüyüşten kimse yok. Değişmeyen tek şey patika ve anılardı. Govêndêye çıkan patikada yürüdükçe içinde bulunduğum andan çıkıp başka anlarda buluverdim kendimi. İşte tam şuan Ruken, Sara, Delila ve Mervan’ın üzerinde oturduğu kayaya yaslamıştık sırtımızı. Hemen karşısında bulunan ağacın verdiği gölgeyle serin havanın tadını çıkarırken tanışmıştım Ağrılı Ş. Botan’la. PKK’yi üniversite yıllarında iken tanıdıktan sonra hiç zaman kaybetmeden gerilla saflarına katıldığını anlatmıştı. Hiç görmediği, adını dahi duymadığı Botan’a olan sevgi ve özlemini burada öğrenmiştim.
Konuşmayı ne çok severdi. İyi bir konuşmacı olurken, dinleyici olmayı da erdem bilmişti. ‘Senden daha sonra katılımhikâyeni daha detaylı alalım’ sözüne‘beni bir daha görürseniz sözümdür istediğiniz çalışmada size yardımcı olacağım’ cevabını verirken aslında çok uzun bir yolculuğa çıkacağını sezdiğinin mesajını veriyordu. Ara bittikten sonra yürümeye devam ettik. Doçkan noktasından Şehit noktasına varana kadar Botan arkadaşın birlikteyken Ahmet Kayadan seslendirdiği ‘bu dağlara, bu yollara aşk eyledi beni’ şarkısı dilimde döndü.
Elindeki küçük kaşığıyla yüzünü örtmeye çalışan Çarçella arkadaşla poz vermekten kaçınırken ilk kez karşılaşmıştık. Kendisine, ‘tamam resmini çekmeyeceğim ama sende bana kaşığını ver’ derken uzattığı küçük kaşıkla anlaştık işaretini vermişti. Üzerimde bakışlarını hep hissettiğim. Çarçella arkadaşla önceden görüşmüş gibiydim. Fotoğrafını çekmemek için benden kaçan ve bir türlü tanışamadığımız Çarçella arkadaşın sonrasında Batman’ın Araplarından olduğunu ve aynı yerde oturduğumuzu öğrenince tabi ki önceden bir tanışıklık vardı demek kaldı. Ne ben ona seninle tanışıyoruz sanki diye bildim ne de o tanıştığımızı anlattı. Zılgıtlarla son mermisine kadar savaşan Çarçella arkadaş geri gelseydi bu defa farklı karşılayacaktım onu. Özgürlüğü nakşettiği beyaz sayfaların sırrını kesin öğrenecektim. Olmadı. Ondan geriye tam burada çektiğim kaşıklı resmi, bakışları ve düşmanla çarpışmaya birkaç saat kala halen resmimi çekme ısrarı kaldı. Acaba neden resim çektirmek istemiyordu?
Güler yüzlü olarak yeryüzüne inen Axîn’in‘yapma heval eyleme gideceğiz bizi kırtlamasızmı göndereceksin’ dediği yerden birlikte kalkıp bir türlü kıvamını tutturamadığımız, kırtlamayı yaptığımız yere geçip oturdum. Karşımda tüm heyecanı ve güler yüzüyle,‘İlk eylemimdir çok heyecanlıyım. Nasıl geçecek bu heyecan. Ya eylem başladıktan sonrada heyecanım geçmezse ne olacak? Ama yok eylem başladı mı heyecanda biter. Çünkü o zaman hesap sorulacak’ diyen Axîn arkadaş eminim ki suikast silahını kullanırken ilk mermiden sonra heyecanını atmıştır. Heyecanı, hesap sormanın öfkesiyle yer değiştirmiştir. Mermi attığı düşmanına öfkeyle bakarken, o an yanında bulunan arkadaşlarla gülümseyerek veda etmiştir.
Gitmeden Şehit Dilşat’taki arkadaşları da görmemek olmazdı. Bu yolculukta Govendê debirileri bana değil ben yeni gelen yoldaşa kuryelik yapıyordum. Amacım kuryelik yapmaktan çok Ruken, Amara ve Hogir arkadaşın son hazırlıklarını yaptıkları yere bir kez daha bakmaktı. Onlara orada veda etmek istemiştim. Alana yeni gelen Sara ve eski endamı olan Sema arkadaşla yürüyorduk. Xakurkê’den üç yıl boyunca Govêndêyi izleyen ve bir gün muhakkak o güzelliğe erişeceğim diyen Sara arkadaş acaba şuan bulunduğu bu yerde Ruken ve Hogir’ın oturduğunu, saatlerce hazırlık yaptığını bilse neler hissederdi. Üç yıl uzaktan bakarak sevdiği ve hasretinin kendisini buraya getirdiği bu görkemli taşlardan birkaç metre sol yanımızdaki taşın dibinde çay yapan Hogir arkadaşı da tanısaydı keşke. ‘Em ê biçin tola gelê xwe ji erdê rakin’ sözünü kendisinden duysaydı. Serdar arkadaşla ellerine aldıkları odunun tam ortasında yerleştirdikleri kara çaydanlıktan bir demli çayın tadına birlikte varsalardı. Ruken’nın dikişle uğraştığı tam burada ‘heval bizi hep dikiş yaparken çektin, birazdan silahımızı temizleyeceğiz o zaman çek’ dediği anda kendisi de olsaydı ve ortamı saran gülüşlere ortak olsaydı. Bilseydi Ronî’in meskeni olan buraların Rojhat’da ağırladığını. Sara arkadaş bilecek ve tüm bu bilmelerle dört elle sarılacak Govendê’ye. Uzaktan dış görünümüyle sevdiği Govendê’nin içinde erecek tüm sırlara. Sırra erdikçe daha çok sevecek Govendê’yi. Karşıdan Xapuşkê tepelerine dürbün atmadan her baktığında o tepelerde yaşananlara şahitlik eden herkeste olduğu gibi onunda öfkesi büyüyecek. Orada Ruken’i arayacak. Halkının yiğit evladı Hogir’ı, son nefeslerinde zılgıtlarla düşmanına BKC ve karnasıyla mermi sıkan Axîn ve Çarçella’nın, ‘bu eylemden sonra artık kimse beni tutamaz Botan’a gideceğim’ diyen Botan’ın, gün boyu doçkasının başından ayrılmayan Rojhat’ın, emekçi Mervan’ın izlerine rastlayacak. Anlatacak yoldaşları bir bir bu kahramanları. Bulunduğu yerin önemini anladıkça daha bir sarılacak özgürlük âşıklarının yarım bıraktıkları davaya. Özgürlük davasına sarıldıkça yaşamın ve savaşın güzelliğine erişen tüm kahraman yoldaşları gibi o da erişecek güzelliğin sırrına.
Rengîn Amargî