YAZILMAYI BEKLEYEN BEYAZ BİR KÂĞIT

Baykuş sesi gecede sığınak bulur.

Karanın büyüsünde fesat!

Huzursuz ruhların çoğalan sesi

Baykuş sesinde yurt bulur

(...)

Yırtılıyor gecede kuş sesi

Balta izi her ağaçta

Her ağaç baykuş ötüyor

Ormanda yağma

Yüreğimin ormanında

(...)

Annemin bana anlattığı masal, hayallerimde tasarıma dönüşmüş bir imgelem olarak, şiire dökülüyordu baykuş sesini duyduğum uğursuz bu gecede. Belleğimde, çocukluğumun tanıdık kâbuslarının donmuş bir resmi yeniden canlanıyordu. Hayatın tüm olasılıklarının hiçbir ihtimale yer bırakmayan kesinlikteki bir bilmecenin çözümü olarak mı, düşlerin geçmişten geleceğe haber getirdiğine dair bir inanç mı, hafızanın kaydolunduğu bir tarih mi yâda hepsi miydi? Sanırım bu sorulara verilecek cevapların tümünü kapsayan, hatta aşan bir tanıma ihtiyaç vardı bu sesin yarattığı çağrışımlarda. Yağmalanmış bir ülkenin, harabe şehirlerinde büyümüş olmanın, mensubu olduğumuz Kürtlüğün (Mezopotamya çıkışlı kültürlerde dâhil) yaşama, dünyaya, evrene anlam verebilmenin kurtulamamamın da bir gerçeğiydi belki; ahlakı masallarla, hayatı masallarla, tarihi masallarla, geleceği masallarla öğrenmek!

İlk, annemden dinlemiştim, çok sonra “Gılgamış” adlı kitaptan okumuştum baykuşun öyküsünü. Sümerlerin vatanı Mezopotamya’da kazılar sonucu, bulunmuş tabletlere yazılı bir Ortadoğu inancıymış. Tanrıçanın sağ ve solunda olmak üzere iki baykuş; ölüm zamanlarında-Kuranda Cebrail’in tasviriyle karşımıza çıkan meleğin- can alma görevini üstlenirlermiş.

İnsanlığın geldiği aşamaya kadar ki tarihsel birikimin, toplumların sosyolojik, kültürel çözümlemelerinin ayrıntılara gömülmüş; içeriğinden bilimsel verilerin elde edildiği tabletlerden daha eski bir geçmişi biz, analarımızın masallarından öğrenmenin ilkelliğini yaşıyoruz maalesef (!) ya da ironik bir yaklaşımla; batılıların coğrafyamızda başlattıkları araştırma-inceleme çalışmalarıyla tarihi kökenlerimizi bize ulaştırılan sözlü aktarımlarına olan güvenimizi temellendiriyor, onların bize biçtikleri değer kadar ölçüler belirliyoruz.

Baykuşun ölümünden başka sonuçlar da çıkarmak mümkündü. Bir; işgaller, yağmalar ve asimilasyonlara uğramış bir kültürün, çarpıtılmış bir tarihin gerçeğine ışık tutan ipuçlarını veriyor olması, ayrıca geçmişin günümüze söylencelerle (sözlü kültürle) bile olsa taşınıyor olmanın delillerine ulaşmak, iki; mitolojilerin, dinlerin ve her türden inanç sistemlerinin toplum üzerinde ki değişmez baskısı, yol açtığı tahribatı ve bilinci kör bırakan dogmatik yapılanmayı katmerleştiren etkilerinin yanı sıra dinlerin etkisizleştiği mitolojilerin çözümlenmediği çağ atlamış bir dünyada her türlü değişime, böylesi inançların geçerliliğini günümüze kadar koruması bu olayda çarpıcadır.

Bir ayinin gerekliliklerini yerine getiriyormuşçasına yaşanan bu olayda ilkel insanı anımsamamak elde mi?

Kafamda gidip gelen bu anlatılarla yol alırken, yanı başımızda ötüp durmayan baykuş ile çığların yaşandığı Xınere alanında ilerlerken Serhıldan yoldaş ile tanışmıştık. Daha doğrusu Nadir yoldaş ile... Çünkü daha kod ad takmamıştı. Bu süreçte Xoy alanında katılımlar çok olduğu için kuzeyin Serhıldan sürecine benzetiyorduk, bundan kaynaklı Nadir yoldaşın adını daha yolda ilerlerken Serhıldan koyduk. Xoy deyip geçmemek gerekir. Birde Xoy’a bağlı bir Katol vardır devrim sürecinde şimdiden önemli bir yeri vardır. Katol birkaç köyün ortak ismidir. Yüzlerce savaşçısı ve onlarca şehidi olan bir mıntıkadır. Yurtseverlik terazisinde belki de Kürdistan’ın her yerine çektirecek ağırlıktadır. Geçmişte de her zaman Kürt direnişinin yanında yerini alınmasıyla bilinen bir mekân. İşte Serhildan yoldaş buralardan dağlara uzanmıştır.

Yeni savaşçı eğitim kampında birlikte kaldık. Serhıldan yoldaş, yeni yeni ilkokulla giden bir çocuğun sevinci ve heyecanı ile eğitime kaldı çünkü her şey onun için yeni ve ilkti. Kampımızın üstündeki tepelerde biriken karlar hala erimemiş ve çığ tehlikesi belki de en fazla burada vardı. Bundan kaynaklı sabah sporlarının yerine karları basma ve sertleştirmek için erkenden kalkar karları ezerdik. Bu yaptıklarımız belki de en fazla onun hoşuna gidiyordu.

Serhıldan yoldaş Serhat eyaletine yakın olan Xoy'lu olduğu için bu tür şeylere alışıktı. Karlar onun yaşadığı yerde daha fazla yağıyor, daha fazla yerde kalıyordu.

Serhıldan yoldaşın kafası boş ve bembeyaz bir kâğıt gibiydi. Her verilen şeyi alıyor kafasına yerleştiriyordu. Kamp onun için bir eğitim okulu olmuş, yazı yazma ve okumayı burada öğrenmeye çalışmıştı. Daha doğrusu Latince harfleri burada öğreniyordu. Coşkulu ve heyecanlı olduğu için diğer parçalardan katılan yoldaşların en fazla ilgisini çeken o olmuş, o da her yoldaştan öğrenmeye çalışıyordu. Rojhılat alanı yeni olduğu için kuzeyden katılan yoldaşlar orayı merek ediyor, meraklarını onunla gidermeye çalışıyorlardı.

Öğrenmeye açık olan Serhıldan yoldaş başarı ile okuldan çıkan yoldaşlar arasında yer aldı. İki eğitim alanına da önem veren kendisini bu konuda geliştiren Serhıldan yoldaş en başarılı olduğu ve kendisinin sevdiği Bisving ve Bikesi özerine iki ödül aldı. Sanki yıllarca bu silahları kullanmış, o kadar hâkim olmuştu. Eğitim sürecinde yapılan tatbikatlarda hep bu iki silahı kullandı ve iyi çalıştırdı. Bütün hayali kuzey sahasında yapılacak bir eylemde bu silahları gerçek olarak kullanmaktı.

Kendisinin düzenlemesini Xakurke'ye yaptık ve ayrıldık. Ardından sorup haberini almaya çalıştık. Aynı Serhıldan ve aynı coşkuyla haberlerini aldık.

Serhıldan yoldaşı hep okulun yönetimine yakın tuttuk. Daha sonraları öğendik ki buradan çok iyi almış ve pratiğinde bir yöntem zenginliğine dönüştürmüş. Örgütsel konulara oldukça duyarlı yaklaşmış, komuta dilinin en zengin yöntemlerini yaşama geçirerek iyi bir öncü komutan olmuş. Tecrübelerini aktaran yoldaşların önü açan geliştiren bir tarz ve kişilik sergilemiş derinleştirmişti.

İstikrarlı bir gelişim seyri izleyen Serhildan yoldaş Xakurke’den sonra doğu çalışmalarına geçmişti. Daha sonra da 2004–2005 yılında HPG’ye geçiyor ve Zagroslarda çalışmalara katılıyor. Zagroslarda ise önce Şehit Rüstem tepesinden kalıyor ardından Geliye Zap’a geçiyor. Bu arada Serhildan yoldaş takım komutanı olarak bir gücün başına veriliyor.

Serhildan yoldaş henüz evdeyken evin en seçkinleri arasındadır. Daha sonra onu takip edip gerilla saflarına gelecek olan amcasının oğlu “kalabalık bir aileleri vardı. Ancak ailenin en sevileniydi” diyecektir.

Henüz sivildeyken de İran rejimi için “Ben bu sisteme mal olmam” diyecek kadar mücadeleye yakın durmaktadır. Köy ortamında her zaman arkadaşlarla ilişki içerisinde olan bir yoldaştır. Gerillaları görendir. Onlardan etkilenip kendine biçim verendir.

O yıllarda bile etrafındaki gençleri etkiliyor. İşte o yıllarda onun duruşundan, görüşlerinden etkilenenlerden bir tanesi de amcasının oğludur.

Zaman ilerledikçe Serhildan arkadaşın ailesi köyden Salmas şehrine ineceklerdir. Küçükken hem çobanlık yapması hem de farklı çalışmalarda yer alması onu erkenden olgunlaşmasına götürerek çevrede saygı gören birisi olmasına yol açıyor.

Bir gün Serhildan yoldaş ortalarda kayboluyor. Gelmeden önce annesine dağlara geleceğini söylese de ortada görünmeyince hemen dağa gittiğini düşünen az oluyor. Ancak Serhildan yoldaş dağların yolunu çoktan tutmuştur. Ancak 2003 yılında Serhildan yoldaş eve bir resmini gönderince onu sevenler, ona bağlı olanlar onun yolunu takip edip geliyorlar. Amcasının oğluyla 4 genç birlikte Serhildan yoldaşın gittiği yolu takip etmek için dağlara geliyorlar. Amcasının oğlu Serhildan yoldaşı önce Şaho’da görecek hasret giderdikten sonra o Yeni Savaşçı kampına Serhildan yoldaş ise kendi çalışmasına dönecektir.

Zaman ilerleyecektir. Serhildan yoldaş Zap derken Zagroslara tırmanacaktır. Artık dediğimiz gibi komutan olmuştur.

Evet, erkenden komutanlaşan bir yoldaşın öyküsüdür bu. Yazılmamış bir sayfa gibi dağlarla bütünleşmenin de kendisidir.

Geliye Zap alanındayken hem takım komutanıdır hem de sabotajcıdır. Bir eylem keşfi yapılmıştır. Ancak o tuzak kurma yerine eyleme katılmak istemektedir. Yaşça henüz genç sayılır. Bunun için yoldaşlar eyleme koymak istemezler ancak o bin dereden su getirerek arkadaşları baskı altına alarak eyleme katılır.

Eylem Tale karakol tepesine dönük bir eylemdir. İlk etapta eylem başarılıdır. Birçok mevzi düşürülür. Silahlarda kaldırılır. Ne var ki eylem sürerken ilk kez eyleme katılan Şoreş yoldaşın elinde bomba patlayacaktır. Bu bombanın sonucu Şoreş, Serhildan ağır yaralanıyorlar ve başka bir yoldaş ise şehit düşüyor. Serhildan ve diğer yoldaşları bir yere kadar getiriyorlar. Ancak daha sonra yaralı olan her iki yoldaş şehit düşüyorlar. Cenazelerini sakladıkları yerde daha sonra arkadaşlar alıp Şehitliğe getiriyorlar.

Başarılı bir eylem ancak acemi ve hazırlıksız bir yoldaştan kaynaklı hem hak etmediğimiz biçimde yoldaşlar şehit düşüyor hem de eylemin başarısına gölge düşmüş oluyor. Gülmesi gerekenler bizler olması gerekirken gülen düşman oluyor.

Serhıldan yoldaş birçok eyleme katılmış ve başarılı olmuştu. Eylemler onsuz olamaz ve her eylemde yerinin mutlaka olması gerektiği yönde dayatıcı bile olmuş. Düşmana karşı derin bir kin taşıyan Serhıldan yoldaş, Öndeliğin şaşmaz bir neferi gibi Önderliğin bir anlık esaretini bile sindirmeyen kaldırmayan kişiliği ile bunu eylemlere yansıtan Serhıldan yoldaş her an başarıyla yaşayan ve bunu çevresine yansıtan kişiliği ile gerçek bir militanlığın en güzel örnekleri arasında yer aldı. Hakkı verilmiş bir yaşam ile şehitler kervanına katıldı. Yolun ve yaşamın bizim için bir meşale olarak kalacaktır. Ruhun şad olsun genç ve güzel yoldaş, ruhun şad olsun. 

 Mücadele yoldaşları

 

Kod Adı: Serhıldan Xoy

Adı Soyadı: Nadir Ahmet Nejat

Şahadet Tarihi Ve Yeri: 17 Ağustos 2007’de Zagros’ta Tale Karakol Tepesine

Kategori: Şehit Anıları