“Böyle bir önderin hakkı verilmiyor”

Mazlum arkadaş Azeri bir yoldştı. Xoy tarafında katılmıştı. 2006 yılında gerilla saflarına katılmıştı. Ve ben onu Xaxurke’de tanımıştım. Çok fazla birlikte kalmamıştık.

İlk yıllarında dil sorunlarından dolayı zorlanmaları vardı. Uyum sorunları da yer yer çıkıyordu. Ve belki bunlar doğaldı. Başka bir ulustan bir yoldaş olarak saflara katılmak belki de zorlanmalarını manalı kılar. Anlaşılırdır da. Bir yoldaş bu zorlanma süreçlerini ele alırken gülerek: “Gelişte çok zorlanıyor. Özellikle dil konusunda. “Arkadaşlar bana küfür ediyorlar sanıyordum” derdi. Ama iki sene içinde çok iyi Kürtçe öğrendi. Kürt halkını da partiye katıldıktan sonra daha iyi tanır. Komşularında Kürtler olsa da selamlaşmanın dışında bir ilişkilenmesi olmaz. Kürt halkının tarihini, yaşadığı işkence, baskı ve hakareti öğrenmesi de aslında katıldıktan sonra olur. Bu konuda belli bir düşünce oluştuktan sonra önderlik üzerine daha da yoğunlaşmaya başlar. “Böyle bir önderin hakkı verilmiyor” derdi” diyerek Mazlum yoldaşın yaklaşımlarını izah ediyor bize.

     Devam edelim. Mazlum arkadaş önderliğimizin Bir Halkı Savunmak adlı kitabı okuyunca saflara gelmeye karar vermiş. O okumuştu. İran’da liseyi bitirip gelmişti. Daha önce bizi tanımıyordu. Ailesi de bize yakın olan bir aile değildir. Dediğim gibi önderliği okuyarak gelmişti.

Eğitim devresini bitirdikten sonra o zaman Xakurke alanında görmüştüm. Sessiz bir arkadaştı. Ayrıca arkadaşlarla ilişkilenmede dil sorunu da yaşanıyordu. Böyle olunca o kendine dönük olan duruşu doğaldır ki daha da derinleşmişti.

Mazlum arkadaşla ondan sonra uzun süre görüşmemiştik. Eğitiminden sonra Geliye Zap’a geçmişti. Yani Zağros alanına geçmişti.

Onunla kalan başka bir yoldaş o süreçleri bize şöyle anlatıyor: “Acem bir arkadaştı. 2006’da katıldı. Onu hatırlayınca aklıma “ekol” sözü geliyor. Mau’da oturuyorlardı. Küçükken babasını kaybediyor. Orta halli bir aileden geliyor Kürtlerle hiç ilişkilenmemişti. Abisinin önderliğin Bir Halkı Savunmak kitabının Farsça tercümesini eve getirmesiyle PKK’yi tanıyor. İlk kez okuduğunda “hiçbir şey anlamadım ama hoşuma gitmişti” demişti. “2. Kez okuduğunda biraz daha kafama oturdu” diyordu. “Apo’yu duymuştum ama bilmiyordum.” Katılım kararını bu okumadan sonra aldığını söylerdi.

“Ezilen bir halk var ve ben de bunun için üzerime düşeni yapacağım” diyerek katılım kararı alıyor.”

        Mazlum yoldaş Azeri bir arkadaş olsa da Yeni Savaşçı eğitimi sonrası hızla arkadaşlarla uyum sağlamıştı. Katılımı göz dolduruyordu. Birde dediğimiz gibi daha önce partiyi tanımadığı halde çabuk gelişiyordu. Ciddi katkıları oluyordu. Ve birde Mazlum ismine layık olmak için çalışacağını belirtiyordu.

Mazlum yoldaş gerçekten de Mazlumlara denk bir yaşam içerisine girmişti. Mazlumca yaşamı esas almıştı. Mazlumca kendisini katıyordu. Onu ben Geliye Zap alanında gördüğümde ve onun gelişme düzeyi beni etkilemişti. Kürtçe öğrenmişti, okuyordu, yoldaşlarını çok seviyordu. Ve tabii arkadaşlarda onu çok seviyor ve saygı duyuyorlardı. Birde enternasyonalist bir yoldaş olmasından dolayı arkadaşların özgün yaklaşımları oluyordu. Arkadaşlarla ilişkilerini derinleştirmek için dil öğrenmeye ağırlık verdi. Normal bir sohbeti bile önderlik çizgisini ve gerçeğini öğrenmeye sürüklerdi. Cuma arkadaşın Parti Tarihi kitabını hiç cebinden çıkarmazdı. Önderliğin çözümlemeleri çantasından eksilmezdi. Her zaman öndeydi. Her çalışma ve eylemde kendini önerirdi. Bazı sırt hastalıkları olsa da bir gün bile bundan bahsettiğini duymadım. 2 sene boyunca hep örnek aldım. Tüm taburu etkilerdi.

      Geliye Zap’ta bir kış 8 kişi birlikte kaldık. Tüm gün okurdu. 1 dakikasını bile boşa harcamazdı. Farsça biliyordu ama o sene Türkçe ve Kürtçe öğrendi. “ben öyle yapmazsam yaşamsallaştıramam bildiklerimi” derdi. Neden çok okuyor, zorluyorsun kendini? sorularına böyle cevap verirdi. 3 sene Geliye Zap’ta pratik yaptı. Herkes memnundu. Herkes onu kendi yanında isterdi. İlişkilerinde çok rahattı. Dar değildi. Eleştirisel yönü iyiydi. Ne kendine ne arkadaşlığında taviz vermezdi.

Arkadaşlar ona değer veriyorlardı. O da bunun farkında olan bir enternasyonalist olarak her şeyiyle katıyordu. Halkların kardeşliğine inanıyordu. Yine doğulu arkadaşların mücadeleyle daha erkenden buluşmaları için olağan üstü katkıları oluyordu. Dediğimiz gibi çok okuyordu. Katılımı önderliğe olmuştu. Bir ev vardı “Mazlum oğlumdur” diyen bir ana vardı. Bu onun halka nasıl yaklaştığını gösteriyordu.

Eleştirisini takip ederdi. Yürüyüşte güvenlik ihlallerinde uyarıcıydı. Gerilla kurallarını uygulamada ısrarcıydı. En çok eleştiren, öz eleştiri verendi. Kafasını patlatırdı. Çok örgütseldi. Örgütsel sırları canı gibi korurdu. Takımında yaşanan bir şeyi bile diğer takımla tartışmazdı.

     Kadın yoldaşlar, Mazlum yoldaşa ilişkin konuştuklarında insan etkileniyordu. Çünkü o önderliğimizin kadın yaklaşımını kendisine esas almıştı. Bunun için kadın yoldaşlara saygı duyuyordu. Utangaç yanları vardı. Bazen kadın arkadaşlarla yemek yerken utanırdı, ama hiçbir zaman arkadaşlığını etkilemesine izin vermezdi.

Sürekli önderlik için katıldığını söylerdi. Gerilla olmak istiyordu. Ancak daha fazla önderliğe katılmıştı. O aynı Mazlum Doğan gibi “Apo’ya” katılmıştı. Ve bu onun yaşamına yön veren esas ilkeydi.

Mazlum bu katılımına denk olarak küçük hiçbir şeyle uğraşmamıştır. Hep ideolojik duruşu olmuştur. Politikayı ideolojik yaklaşımlarında koparmadan ele alıyordu. Bunun için yaşamı bütünsel ele alıyordu. Komple ele alıyordu. Bu ise onu sürekli güçlü yoğunlaşmaya götürüyordu. Bunun içinde enerjisi boşa gitmeyen, sürekli dolu geçen bir yaşam duruşunu sergiliyordu.

    Saflık, temizlik, dürüstlük en temel özelliklerindendi. Bir eyleme gitmiştik. BKC’si çalışmamıştı. “Nasıl silahım çalışmaz” diyerek kahırdan bir hafta yemek yememişti. Savaşma istemi çok yoğun olan bir arkadaştı. Zap operasyonunda da bir takımın oynadığı rolü oynamıştı. Saldırı eylemlerine hep kendini öneriyordu. Çoğu kez eylemlere katılmıştı. Deneyim kazanmıştı. Aç susuz kalmış olmasına rağmen hiçbir an bunu sorun yapmadı. “Operasyon kırılmalı” diyerek bir insanın göstereceğinden çok daha yüksek bir eforla kendini verirdi. Aktif katılımı esas alıyordu. Çok cesurdu ve bu çevresini etkiliyordu.

Mazlum yoldaş birkaç yıl orada yani Geliye Zap’ta kalmıştı. 2009 yılında Sılav yoldaşın şehit düştüğü gurupta yer almıştı. O çatışmada Mazlum yoldaş çok güçlü bir direniş göstermişti.

Çatışmada o ve Sılav arkadaş çatışıyorlar. “Bu çocuklar mı bizi öldürecek” diyor. Kobralar çok yoğun vuruyor. Tüm arkadaşlar çekilene kadar mevzisini bırakmıyor. Arkadaşlar geri çekildikten sonra bu kez o ayrılıyor. Kafasından parça alıyor. Yanındaki arkadaşa yolu gösteriyor. Yarası ağır. Aşağı bırakırken kendisi yolu şaşırıyor. Düşmanın içine doğru gidiyor. Elinden de parça almış o zaman. Yanlışlıkla düşmanın olduğu tarafa gidiyor. Düşman hunharca yaralı olan Mazlum arkadaşın üzerine gidiyor. Ayaklarından kafasına kadar yüzlerce mermi sıkmışlardı. Şehit düşmeden önce 11.30’dan akşam 20.00’ye kadar çatışmıştı.

Arkadaşlarını sağlam bir şekilde tehlikeden çıkardıktan sonra şahadete kavuşmuştu. Bu onun devrimci kişiliğinin temel bir öğesiydi: yoldaşları için şehit düşmek.

Halk şahadetinden çok etkilenmişti. Fotoğrafı televizyonda çıktığında bir ailenin evindeydik. Küçük büyük herkes ağlamaya başladı.

    Evet, halkın yüreğine kendisini nakşetmiş bir yoldaşı böyle hak etmediğimiz bir tarzda kaybettik.

Ve de komşu halklardan önceleri bilmese de giderek halkların kardeşliğine inanarak gelen bir enternasyonalist devrimciyi kaybettik.

Evet, gerçekten de Mazlum Doğanlaşan bir devrimciyi çok ama çok erken kaybettik.

Senin için, senin gibi komşu halklardan Kürdistan dağlarına gelen yoldaşlar için, inadına ama inadına Ortadoğu’da halkların kardeşlik bayrağını yükseklerde dalgalandıracağımızın sözünü veriyoruz.

Söz sana söz...

 

Kod Adı: Mazlum Azeri

Adı Soyadı: Yahya Musazade

Şahadet Tarihi: …2009 Geliye Zap