Gidişinden sonra Şengal'e üçüncü bahar geldi. Baharın kendisi ile getirmiş olduğu yeni yaşamlar. Her şey yenileniyor, tıpkı sen gibi. Yürüyorum şimdi kuş cıvıltıları ile, ruhun bu baharın hangi güzelliğine sinmiş, burnumu değdirdiğim sarı güllere mi, yoksa gülleri koklayan küçücük canlılara mı? Ya da gök gürlemesinden sonra hırçınca yağıp yere yavaşça değen yağmur tanesinde misin, kim bilir belki de hepsindesin…
Her cümlem özlemi, sevgiyi ve tarifi olmayan birçok duyguyu aktarmak istiyor. Birçok insan vardır yaşadıklarını hissettiklerini dile getirir. Sen hissettiklerinin hepsini gözlerinde yansıtırdın. Amaçlarına bağlılığın, yoldaşlarına karşı samimiyetin etrafını da etkiliyordu.
Heval Armanç, 2013 yılında PKK saflarına katıldı. Ağrı’nın asiliğinin yapılandırdığı kişiliği, düşmanını tanımasını sağladı. Bu da düşmana büyük bir öfke yarattı. Bu öfke ile özgürlük yolunu tercih etti. Heval Armanc ile Şehit Mehmet Goyi Akademisi’nde aynı devredeydik. Heval Armanc'ın birçok özelliği hep dikkatimi çekerdi. Kadın arkadaşlara karşı her zaman çok saygılı idi. Çok kararlı, net ve gelişmeye tutkuluydu. Bu özelliği tüm yaşamına yansıyordu. Çok ince düşünür, yaşamın ayrıntılarına dikkat ederdi.
Heval Armanc ile birçok anımız oldu. Bir keresinde komando eğitimindeyken, Heval Armanc'ın kolu dikkatimi çekmişti. Heval Armanc evdeyken kolu kırılmış ve platin takılmıştı. Kolundaki platinden kimseye söz etmemişti. Meğerse her eğitimden sonra kolundaki platin biraz daha kayıyormuş. Platin yerinden çıkmıştı. Ben de koluna ne olduğunu sordum. Heval Armanc; “sakin kimseye söyleme, ben özel kuvvetlere gitmek istiyorum, kolum önüme engel olmamalı. Fiziki bir rahatsızlık hedeflerim önünde engel değil” dedi. Heval Armanc yaşama çok tutkuluydu, hedeflerine bağlıydı. Onun yaşamdaki başarma isteği etkileyiciydi. Amaçlarına kilitliydi.
2011 yılında Qendil’de İran ile aramızda savaş çıkmıştı. O zamanlar bizim taburumuz Zagros’tan Kandil'e geçecekti. Biz de bundan dolayı Kandil'e, savaş cephesine gittik. Heval Armanc biksiciydi. Ona bakarken adeta sanki biksisiyle tüm dünyaya isyan edercesine adımlarını attığını görüyordum. Her adımında dağlara tutkusu daha çok artıyordu. Yükümüz çok ağırdı. Armanc yoldaşın da yükü ağırdı ama ona rağmen bizim de yüklerimizi almak istiyordu. Tabi biz de yüklerimizi vermemekte ısrarlıydık. Yol süreçlerinde yaşadığımız zorlanma yoldaşlığı daha da arttırıyordu aslında.
Biz Qendil savaşında İran’ı yenilgiye uğratıp tekrar Zağroslara gitmeyi hedefliyorduk. Savaşın bu kadar ciddi olduğunu hiç tatmin edememiştik. Çünkü birçoğumuzun gerillada daha bir yılı bile dolmamıştı. Kandil'e vardığımızda savaş durdu. Biz de eğitime Qendil’de devam ettik. 3 Ağustos 2014 tarihinde Şengal'de katliam olduğunu duyduk. Bizim tabur hemen hazırlandı ve Şengal'e gitmek için yola koyulduk. Heval Armanc ile doçka arabasının arkasındaydık, her yer tozdu. Göz gözü görmüyordu. Tozun içinde hepimiz birbirimize benzemiştik. Tam o sırada daişin pususuna düştük. Sonra Doçka arabasının tekerleği patladı. Yüzlerce arkadaştık. Hepimiz sızmalı bir şekilde evlerde mevzilendik. Etraf sakinleştikten sonra da Şengal'e gittik. Burada bu kadar yoğunluğun bizi beklediğini tahmin etmiyorduk. Takımlar halinde köy ve mahallelerde mevzilendik. İşte o zaman Heval Armanc'tan ayrılmıştık. Zaman zaman birbirimizi görüyorduk. Susuzluğun açlığın, sıcaklığın ve savaşın en yoğun süreçlerini yaşadık. Bu yoğunluk ve bu zorluklarda Armanç yoldaş daha çok amaçlarına ve hedeflerine kilitlendi. Daha fazla sevmeye ve tanımaya başladı bu yaşamı. Adı gibiydi Armanc.
Amaçlarına da Şengal’de ulaştı. Birçok eylemde yer aldı ve 14 Şubat 2015 tarihinde mayın patlaması sonucu şahadete ulaştı.
Sara Xwînda