SORGULANMAMIŞ YAŞAM YAŞANMAYA DEĞMEZ

Sokrates, ‘sorgulanmamış yaşam yaşanmaya değmez’ diyor. Her Kürt çocuğu dünyaya gelir gelmez ve belli bir düşünme aşamasını yakaladığı an içerisine doğduğu yaşamı sorgulamaya başlar. Denilecek ki bu nasıl oluyor? İster inanılsın ister inanılmasın her Kürt istediği için değil mutlaka erken büyümek zorundadır. Erkenden yaşamın tüm zorluklarının içine girmek zorundadır. Bu kendisi dışında gelişen durum onu aynı zamanda herkesten önce sorgulamaya yol açar.

Zaman sadece insanların hayatında değil, toplumların hayatında da hızla akar gider. Toplumlara oranla insanoğlu için değişimin süresi kısadır ve sonuçları keskindir. Zaman akıyor... Kürtlerde bu zaman çok daha fazla hızlı akıyor. Erken olgunlaşma dediğimiz olgu budur.

Elbette bunun nedenleri vardır. Kabul edersiniz ki, bu dünyada bu kadar baskılanan, horlanan ve küçümsenen başka insanlara rastlayamazsınız. Bırakalım emeklerinin sömürülmesine dilleri bile yasaklanır. Dilleriyle konuşmalarına tahammül edilmez. Böyle olunca “söylenecek hiçbir sözün değeri suskunluk kadar anlamlı olmayacaktır” denilecek ve suskunluğu başkaldırıya geçirmenin tüm yolları aranacaktır. Bu arayış hiç şüphesiz öncelikli olarak güneşe sevdalı olanların başkaldırışı olacaktır.

Bir yerde bir sorun varsa orada öncelikli yapılması gereken, bu sorunları çözmek için arayışların içine girmektir. Arayış ilişki demektir. İlişki ise iletişim ve dil demektir. Dolaysız olarak bunun gideceği yer siyasettir.

Bir Türkiyeli yazar siyaset için: “Siyaset "tartışabilmek" demektir; sorunları konuşarak çözmek, kararları müzakere ederek almak demektir diyor. Siyaset "iletişim" demektir... “Siyaset bir toplumdaki farklı beklenti, öneri ve taleplerin belirli kurallar ve yasalar çerçevesinde karşı karşıya gelmeleri, birbirlerini etkileyerek, birbirlerinden beslenerek, birbirlerini çürüterek, kararlara zemin oluşturması” demektir. “Siyaset, farklı kesim ve talepler arasındaki fikir alışverişinin ve ortak payda arayışının tek vasıtası olan "düşünce özgürlüğü" demektir. “Tartışmanın, konuşmanın, düşünce özgürlüğünün bittiği yerde siyaset de biter, anlamını yitirir” demektedir.

Evet, siyasetin bittiği yerde devreye bu siyaset dilini yeniden yakalamak için kavga başlar. Kimisi bu kavgaya, eğer her devlete karşıysa “savaş” diyor. Evet, siyasetin yani dilin, tartışmanın, ilişkinin ve de uzlaşmanın yolunu yeniden bulmak ve yakalamak için savaş kaçınılmaz olur. Hele hele bir ülkenin toprakları işgalinde ötesinde bir halkın var oluşunun ne kadar haklı gerekçeleri varsa ve bunlar elinizden alınıyorsa, ayaklar altına alınıp çiğneniyorsa burada devreye girecek olan tek bir kelimeyle direniştir. Özgürlük için direniş. Onurlu olmak için direniş. Adalet için direniş. Paylaşımcı olmak için direniş. Birliktelik için direniş. Kardeşlik için direniş. Özü itibariyle insan olmak için direniş. 

Zerdeşt Nudar yoldaş aynı bu geleneğe bağlı kalarak genç yaşına rağmen 2005 yılında özgürlük dağlarına çıkar. Dağlara çıkış onun için Agitlerin geleneğine sadık kalmanın bir sadakatidir, bağlılığıdır. Agit yoldaş Batmanlı değil midir? O zaman en çok özgürlük savaşına gönül verecek olanlar öncelikli olarak Batmanlılar olacaktır. Hâlbuki O, çalışmak için İstanbul’a gitmiştir. Ancak ülke hasreti ve sadakati onu dağlara sürükler. Aile çevresinde de özgürlük dağlarına çıkanlar vardır. Birde bu gençlere olan bağlılık derken nefesini dağlarda alır.

Önceleri Xakurke alanında kalacaktır. Tabi daha önce yeni savaşçı eğitimini almıştır. Gerillacılığı şöyle ya da böyle biraz da olsa öğrenmiştir. Alanda belli bir deney kazandıktan sonra önerisini kuzey için yapacaktır. Ve peşinden Garzan eyaletine düzenlenecektir.

Karadeniz için bir grubu saha düzeyinde örgütleme kararı çıkınca sahada seçme bir gücün çıkarılması gündeme gelir. Bu seçme gurubun içerisinde Zerdeşt yoldaşta vardır. Genç olmasına rağmen pratikteki duruşu güven veren bir yoldaştır.

Yaşama katılımı canlıdır, kişilik olarak sempatiktir. Fedakârlığına söylenecek bir şey yoktur. Fiziki olarak güçlü sayılabilir. Cesareti sınanmıştır, denenmiştir. Genç yaşına rağmen kabul gören bir gençtir. Özcesi Karadeniz için iyi bir seçimdir.

O yıllarda yeni katılıpta Zerdeşt yoldaşı tanımış olan bir yoldaş, Zerdeşt yoldaş için: “Pratikteki duruşu ve fedakârlığı göze çarpan bir arkadaştı. Yeniydim. Birçok arkadaşın pratiği ben de etki bırakıyordu. En çokta Karadeniz grubundaki arkadaşlardan etkilenmiştim. Özelde de Zerdeşt yoldaştan etkilenmiştim” diyecektir.

Daha önce Karadeniz’e gidecek bir grubu Şehit Xebat’ta geçirmiştik. Ancak o grup Bandozlarda pusuya düşmüştü. Bu pusuda; Hamza, Şervan, Bager, Çiya ve Necmi arkadaşlar şehit düşmüşlerdi. Bu şahadet ardından yeni bir yoldaş gurubu oluşturulacaktı. Ve bu yeni seçilmiş olan grubun içerisinde Zerdeşt yoldaşta yerini almıştı. Yeni grup Karadeniz alanına gidecekti ancak sonbahara denk geldiği için 2010 baharına kalmışlardı.

Bu 5 yoldaşın intikamı alınmalıydı. Hedef belirlenmişti. Keşif, planlama derken her şey hazırlanmıştı. Hedef Sarıyayla karakol baskını olacaktı. Bu eyleme Karadeniz’e gidecek yoldaşlarda katılmışlardı. Zerdeşt genç olmasına rağmen eylemde en ileri düzeyde rol oynayan yoldaşlardan oluyor. Eylem tam bir başarıydı. Karakolun tümü kaldırılmıştı. Tek bir gerilla yoldaşımız şehit düşmemiş ancak birkaç yoldaşımız yaralanmıştı.

Eylem içerisinde yaşanan ilginç bir olay çok dikkat çekicidir. Bu eylemde TC devletinin bayrağı indirilmiş ve yoldaşlar tarafından getirilmişti. Bayrağı söküp getirmek normal bir durum değildir. Bu bir fethetme biçimiydi. Bu bayrağı getiren gerilla Zerdeşt yoldaştır. Göndere çıkarak o kadar merminin içerisinde söküp getirmişti. Hem eylemdeki cesareti hem de eylem sonrası kendisiyle birlikte yardım ederek getirdiği yaralı arkadaşlar için Zerdeşt yoldaşa Saha komutanlığı bir M-16 vermişti. Hani sözde o ABD’nin bize verdikleri silahlar var ya onlardan bir tane…

Bu küçük pratik bile Zerdeşt yoldaşın nasıl bir fedai olduğunu göstermeye yeter de artar da. Zerdeşt yoldaş yaşamda da yoldaşlarına her zaman en çok yardım edenlerdendir. Yaşamı mütevaziliklerle doludur. Yoldaş sevdasıyla doludur.

Zerdeşt yoldaş, Amed Serdoz yoldaşın komutasında Karadeniz’e baharla birlikte çıkarlar. Büyük talihsizlikler yaşarlar. Alana henüz yeni girmişlerken muhtemelen düşmanın takip sonucu girdikleri çatışma sonucu Zerdeşt, Amed, Serdoz, Rezan Serhat, Sipan Aras şehit düşerler.

Zerdeşt Nudar yoldaşımızın şahsında söyleyeceğimiz tek bir söz olabilir o da Ape Musa’mızın dediği gibi: “Öldükçe çoğalıyor adamlar, ben tükenmekteyim öldürdükçe” diyor ve her vurulan yoldaşımızın ardından onlarca Kürdistanlı genç dağlara akacak ve her vurulan yoldaşımızla binler olup özgürlük tutkumuzu daha da pekiştirecektir.

 

Kod Adı: Zerdeşt Nudar

Adı Soyadı: Serdar Tekin

Doğum Tarihi Ve Yeri: 1985 Batman

Ana Adı: Behiye

Baba Adı: Alaaddin

Katılım Tarihi Ve Yeri: 2005 İstanbul

Şahadet Tarihi Ve Yeri: 21 Haziran 2010, Kelkit, Gümüşhane

 

Mücadele Arkadaşları

 

Kategori: Şehit Anıları