Yolların Ve Yılların Suskun Kılavuzu

Uzun yollar, dağların belirsiz coğrafyasında bir çizgi gibi çoğalan tozlu patikalar, adeta insan biyolojisinde tel tel yayılan kan damarlarını andırıyordu. Dağ silsilelerinde gün aydınlanıncaya kadar süren bilinmeyen yolculuklara her saniye her lahza mekân aralanırdı. Ne dağlar gerilla olmadan çıplaklığını kapatırdı. Ne gerilla dağlar olmadan yurtsuz kalışına cevap olabilirdi. Adeta gerilla doğanın asla ayrılmayacak bir parçası olmuştur. Dağlar gerilla olmadan düşünülemezdi artık.

Çiya arkadaş dağ eteklerinde duraksız bir seyirde yolculuğunu uzandırıyor, sabahlara kadar varan bilinmez zamanlara yeni yaşanmışlıkları taşıyordu. Artık uzun uzadıya devam eden yollar Çiya’nın kılavuzluğunda anlamlanıyor, onun geçtiği, yorulduğu, soluklandığı her toprak damı, belleklerde silinmeyecek bir iz bırakıyordu. Gerillada her yeni yolculuk yeni bir yaşam seyrine kapı aralarken, yaşamımızın zarif dokusuna yeni dostlukları yeni buluşmaları ve adeta tablomuzun sadeliğine solgun bir renk gibi düşercesine, yeni ayrılıkları nakşediyordu. Geldiğimiz her yeni yer bizde farklı bir heyecanı yaratıyor, duraksadığım her bir toprak damı, yaşadığımız zamana dostluk edası ile ekleniyordu.

Gece boyunca yürümüştü Çiya, defalarca gelip geçtiği Şerafettinler’de rüzgârın doyumsuz esişine denk düşen düşleriyle sebepsizce akıyordu, dağ silsilelerinde ayrı ayrı mecralardan akan su birikintilerinde avuçlarla yudumladığı küçük su göletleri, yüreğinde tarifi zor bir rahatlığa meydan bırakıyordu. Varto, Hınıs, Karlıova, üçgeninde parıldayan kent ışıkları gecenin karanlığını aforoz edercesine, gecenin karanlığını gün gibi aydınlatıyordu. Derin vadilerden akan suların keskin… Duyularımıza tüm çığırtkanlığı ile uzanıyor, tabiatın uzun süre gelen sessizliğini neşterle parçalarcasına kırıyordu. Toprak sonbaharın soğuk yüzünde çarpılarcasına don tutmuş, yürüyüşlerimizde zaman zaman yaşadığımız belirsiz düşüşlere kaygan bir zemin oluşturuyordu.

Çiya arkadaş grubun en önünde sessiz bir şekilde yürüyor, dizlerine kadar vuran yorucu saatlerin anlamsallığında soğuk bir su kenarında durmuş, askeri kıvraklığının getirdiği incelikle avuçlarcasına soğuk suyu yudumluyordu. Bir an arkasına dönerek arkadaşlara baktı daha sonra ay ışığında rahatlıkla görülebilen yüksek dağları seyre durdu. Öyle bir içtenlikle göz gerdiriyordu ki bu arayışlar askeri duyarlılığının yanı sıra ülke dağlarına olan tarifsiz bir sevginin ifadesi olarak anlam kazanıyordu. Bir an iç çekerek dalgın gözlerle, kentlerin bir potada toplanan güçlü ışıklarına daldı, o kadar solgundu ki yüzü Çiya’nın, yüreğinin derinliğinde farklı bir şey hissediyordu, suskunluğu katmerleşircesine içinde yüksek bir çığlığa dönüşüyordu. Tekrardan yüzünü sevdalısı olduğu dağlara çevirdi, öyle içtenlikle bakıyordu ki dağlara içindeki hüzün zaman zaman yaşadığı ayrılıklardan değildi, içindeki hüzün yaşamışlıklardaki hüzünlü zamanları anımsattığından da değildi, İçindeki hüzün çok farklı bir gerçeğe işaret ediyordu. Onu tedirgin eden bir daha olmamalar, bir daha dağları görememenin hüznüydü. Adeta içini dirhem dirhem kemiren bu gerçek bir daha buluşmaların tarifsiz acılarını bedeninde patlatıyordu. İşte en çok bu ayrılıklar zorluyordu Çiya’yı. Adeta solgun yüzünde sararan bir geleceği dağlarla paylayarak, Suskunluğunda lal bir zamana meydan bırakıyordu. Belli ki, bu hazan farklıydı yine gidenler olacaktı aramızdan ve bizler vedalaşma fırsatını dahi yakalayamayacaktık. Sadece suskunluğumuzda kabaran haykırışlarımızla intikam koyacaktık zamanın adını. Öyle ya mendil sallamak bizim işimiz değildi. Yaşadıklarımızı yaşatmaktı gayemiz.

Mücadelemiz açısından önemli bir kayıp olan Çiya arkadaş gerçeğini mısra mısrada olsa zamana taşırken, Çiya arkadaşın şehitler dünyasına uzandırdığı doğrularını anlatmak da her ne kadar bir yetersizlik söz konusu da olsa bir başlangıç olarak anlamlı olacağı kanısındayım. Yolların ve yılların suskun bir kılavuzu olarak her zaman anımsayacağımız bu kahramanımız bizleri özgürlük arayışlarımıza taşımada halka halka çoğalan zincirin birleştiren ve büyüten gerçeği olacaktır.

Çiya arkadaş Muş’a bağlı Bulanık(Kop) ilçesinde doğuyor. Bulanık’ın yurtsever dokusu anbean verilen sayısız kahraman şehidimizin kutsal gerçeği ile daha da derinleşirken, gerilla yolculuğumuzun mistik seyrine doyumsuz bir akışkanlığı taşımıştır. Çiya arkadaşın eyalet içerisinde daha yakın zamanda üç yakın akrabası şehit düşmüş, bu da Bulanık’ın yurtsever gerçeğinde belirgin bir renk olan aile gerçeğini çok aleni bir şekilde ortaya koymaktadır. Hoşbulduk köyünden olan dört kahramanımızdan biri olan Şehit Çiya arkadaş adeta bakıldığında Şehit Murat arkadaşın coşkulu, moralli ve içtenlikli yönünü, Şehit Poyraz arkadaşın canlı, asi, zeki ve saygın gerçeğini, Şehit Munzur arkadaşın ise suskunluğunda büyüttüğü dolgun iddialı duruşunu yaşattığını söylemek gerçeğe yakın bir tanımlama olacaktır. Yüreğinin volkan misali kabaran alevli gerçeğinde, intikam andını her daim diri tutan bu arkadaşımız yaşamının her anında özlü duruşu ile anlamlandırdığı bu gerçeğini layıkıyla yerine getirmiş, başarılı anlam yolculuğunu doğru bir mecraya taşımayı bilmiştir. Çiya arkadaş 2007 sonbaharında partiye önerisini yaparak, Erzurum eyaletine uzanan yolculuğuna kapı aralamıştır. Ancak 2009 yılı sonbaharında Bandoz dağlarında gerçekleşen bir pusuda dört arkadaşı ile beraber şehit düşmüştür.

Çiya arkadaş eyalette şehit düşmeden önce ve şehit düştüğü zamana kadar kuryelik yapıyordu. Kuşkusuz parti içinde kuryelik yapmak askeri anlamda bir duyarlılığı gerekli kılarken bu anlamda güçlü bir arazi hâkimiyeti, sabırlı bir yapı, anlayışlı mütevazı bir kişiliğe ihtiyaç gerektirmektedir. Çiya arkadaşta tüm bu olumlu özellikler gereğince anlam bulmuş. Yaşamındaki inceliği her zaman bu olgun duruşta inşa etmeyi esas almıştır. Çiya arkadaş kuryelik alanında sürekli olarak yeni yol arayışları içinde olmuş, yeni geçiş hatları yaratarak eyaletler arası geliş gidiş hatlarında farklı hatların yaratılmasına çokça yoğunlaşmıştır. Bu örnekten de anlaşıldığı üzere. Çiya arkadaş partinin önüne koyduğu her göreve karşı yüksek sorumluluk göstermiş, çalışmaları daha olumlu ve başarılı kılacak güçlü arayışlar içinde olmuştur. Bu da göstermiştir ki Çiya arkadaş gerçeğini serimlerken onun parti çalışmalarına ciddi yaklaşımı, yine parti çalışmalarını her zaman doğru bir rotaya taşırmak isteyen heyecan dolu ilgi düzeyini görmek mümkündür.

Çiya arkadaş suskun olduğu kadar yaşamımızda özgün bir renk olarak açığa çıkan gerçeği ile coşkulu, moralli ve özlü bir yaşam yürüyüşünü,  yaşadığı zamanlarda, yaşama katılımdaki incelikle çok aleni bir biçimde ortaya koymuştur.

Şehitler öykümüzün satır satır çoğalan anlamlı seyrinde sınırlı bilgiler ışığında şehit Çiya gerçeğini kısmen de olsa anlatmaya çalıştık. Kuşkusuz bizlerin anlattığı Şehit Çiya’nın anlatılmasında okyanusa dökülen bir damla su dahi olamazken, ancak yaşadığımız her saniye, soluduğumuz her nefeste büyük borçluluk hissettiğimiz bu kahramanlarımızla doğru ve özlü buluşmanın kapılarını aralayacağını umut ediyoruz. Yine şehitlerle satır satır çoğalan bu yolculuğumuzda şehitlerimizin yaşamlarında ilmek ilmek ördükleri her bir doğru bizlerdeki yanlış yönleri çözümlerken, bu geri yönlerimizin iyileştirilmesinde en özlü çıkış yoluna kılavuzluk yaptığını söylemek yerinde olacaktır. Bu gerçeklikle yola çıktığımızda çok iyi göreceğiz ki, şehitlere ödeyeceğimiz borcun ancak onların doğrularını yaşamımızın her anına taşımakla sağlanacağı daha iyi anlaşılacaktır. Bu temelde şehitleri anlamanın şehitleri yaşamakta olduğu formülselliğine ancak ulaşacağızdır. 

Mücadele Arkadaşları

Kod adi:Çiya Zınar
Gerçek adı ve soyadı: Ziyaddin Çayır
Doğum tarihi ve yeri: 1987 / Bulanık
Katılım tarihi: 2004 / -
Ana adı: Feride
Baba adı: Metin 
Şahadet Tarihi: 26 Ekim 2009 / Yedisu, Bingöl