Bir Sorxwin vardı. Dersim dağlarının bağrında Botanlı. Bir Sorxwin vardı Dersim dağlarının koynunda. Küçük şair. Bir Sorxwin vardı Dersim dağlarının zirvesinde gerilla. Silahı omzunda küçük filozof. Parlayan gözlerinde şimşek çakışlı bir kız. Hiç konuşmaz rüzgarlarla türkü söylerdi. Hiç konuşmaz kuşların kanatlarında hayaller kurardı. Gözleriyle gece yıldızları sayar, yüreğinden doğacak güne şiirler yazardı. O yürüyünce ormanların içinden çiçekler birbir biterdi özgürlük sancılı topraklardan sular hep Sorxwin’e akar, onunla coşardı bahar yağmurları yağınca saçlarını ıslatır, kirpiklerinin ucunda küçük tomurcuklar oluştururdu. O hep ağaçlarla konuşur, yaprağa gebe tomurcukların ninnisiyle onları okşardı. Yürürken toprağı incitmez, parmaklarının, ucunda yükselirdi bulutlara doğru. Elleriyle tuttuğu bulutları, gül yüzüne sürer, sevgiyle dünyaya saçardı. Sorxwin yürek demekti. Onda söz demek. Yüreğinin atışında, gözlerinin okyanusunda bir dalga demekti. Her kulak, her insan evladı duyamazdı Sorxwin’i, onun dağla bütünleşmiş dağ gibi yüreğini . Dağ mı Sorxwin’di yoksa Sorxwin mi dağdı. Dağda mı doğmuştu yoksa dağlar mı Sorxwin’inin yüreğine doluşmuştu bilinmez ama o dağlarla konuşan bir filozof, bir şairdi, bir gerillaydı. Turnalar bir diyardan bir diyara göçerken Sorxwin’i selamlar o da onlara en güzel namelerini gönderirdi. “Onlarda bizim gibi Koçerler” Sorxwin Dersimle, Sorxwin oldu Dersim. Sorxwinle Dersim oldu deli gibi aşık oldu Dersim’in dağlarına, ormanlarına, nehirlerine ve daha nicesine. Yüceltilerinden inirken derin vadilere subaşlarına kuşlarla yarışır, uçarcasına yürürdü. Meleklerden tek farklı bir çift beyaz kanadının yokluğuydu. Temizdi, saftı Munzur suyunun berraklığını taşıyordu yüreğinde. Özdü. Neyse o. Hiçbir yapmacıklık yaraşmaz doğallığını bozamazdı. Doğa ananın koynunda onun en nadide kızıydı. Görenler Sorxwinî ilk bakışta tanırdı konuşmadan hemde. Gözlerinden dökülen kelimeler yüreklere işler, yoldaş sıcaklığının iç ürpertisini yaşatırdı. Zaman sürekli akardı onun tertemiz yüreğine ve ilmik ilmik işlenerek ülke kokardı. Yasaklı bir ülkenin, işgal edilmiş bir ülkenin özgürlüğe hasret, sevdalı bir kızıydı Sorxwin. Nerde, ne zaman kaybettik o periyi. Hangi dağda hangi subaşında, hangi ormanda yitirdik gözlerinin ay şavkını. Bilinmez zamanlara uğurladık o gül yüzlü meleği, dağ kızını. Hangi karanlıklar kirli yürekliler vurdular o dağ ceylanını. Güzün serin yellerine, ormanların süzülüp düşen yapraklarına, göç eden kuşların kanatlarına, nazlım nazlım akan nehirlerin yosun yeşiline mayalandı şimdi o okyanus gözler, ülke kokulu yoldaş sevdalı yürek ve haykırır durur onun özgürlük kokulu yürek çığlıkları dağlarımızda pınarlarda ve ormanların derinliklerinde.
Güneşin kızıl kanatlarındasın
Kapkara bulutların arasında beliren
Yerde cansız yatan
Çırılçıplak bedeninde
Sen Munzur gibi güzelsin
Derinlere dalmışsın yine
Kim bilir
Billur gözlerinle
Son demlerinde
Hangi dağların
Serin yelleriyle
Dans ediyordun
Kim bilir; derya yüreğin
Hangi kuşun kanatlarında
Dolaşıyordu ülke toprağını
Botan olup akıyordur
Munzur’a, Dersime,
Gabar olup esiyordur
Zel’e, Sultanbaba’ya,
Ya sen!
Dağların küçük Botan kızı,
Dersim’in deli sevdalısı
Yüreğimin çılgın şairi
Yerde cansız yatan
Çırılçıplak yüreğinle
Sen dağlardan da güzelsin
Yücesin
Gözlerin yine takılmış
Bir tomurcuğun
Dalında sessizce mayalanmasına
Yaprağın nazlım nazlım
Dalında salınmasına
Biliyorum sen yine
Her zamanki gibi
Yüreğinle konuşmaktasın
Ondandır
Sözün ne anlamı var ki
Dalmışken gözlerin
Gökyüzünün derinliklerinde
Bırak
Yüreğimin canhıraş bağrışlarında
Aksın Harçik
Dokuzkaya seninle
Halaya dursun
Gola Xızır seninle buza kessin
Hıngırvan seninle birlikte koksun kekik, sümbül
Zel seninle giysin
Beyaz gelinliğini sonbaharda
Dersim seninle
Yüreğimle dolsun
Hasretinle taşsın
Tüm ırmakları
Ve yıkasın tüm kirlilikleri
Çırılçıplak bir gerçekliğe
Dönüşsün tüm dünya
Çırılçıplak bedeninde
Sen ey Sorxwin
Öyle sereserpe
Yerde yatarken cansız
Tanrıcılar kadar güzelsin
Ve güzel kalacaksın yürek sularımda!
Mücadele arkadaşı