Zamanın akışındaki ahengin içinde yaşamı anlamlı kılabilmenin çabasına giriştiğimiz fırtınalı kavgalarımıza , sevdalı türkülerimize , aşklı yolculuklarımıza ne çok şey sığdırırız. Biriktiririz tüm yaşanmışlıkları ömür zulamızda , her anını unutmamak için beynimize ve yüreğimize nakşederiz . Her yaşanmışlık bir film şeridi gibi gözlerimizin önünde canlanıverir. Hangi zaman ve mekanı nasıl yaşadık , neleri sığdırdık? diye sorarız kendimize ve geriye dönüp baktığımızda doğru yaşamanın anahtarı , doğru sevginin kilidi , doğru yürüyüşlerin pusulası nedir diye sorduğumuzda kuşkusuz yaşadığımız zaman ve mekana biçtiğimiz anlamdır. Önderlik ‘’Anlamak Özgürlüktür’’ belirlemesini dile getirirken en yalın hakikati kısa ama çarpıcı dile getiriyor. Ve biz bu hakikat yolculuğunda yapılan çirkinliklere , kötülüklere karşı , güzelliği ve iyiliği görebiliyorsak , karamsarlığın yarattığı karanlık tabloya rağmen yüreğimizde umut resimlerini çizebiliyorsak , ülkemizin özgür yarınları için cesurca ölüme meydan okuyabiliyorsak anlamın emareleri tüm benliğimize yansır. Gözlerimizin ışıltılısı bir başka olur , feyz alırız yaşamdan. Her şey bize öyle mucizevi gelirki kendimizi bu zamana ve çağa ait görmeyiz. Zamanın farklı bir anında , farklı bir mekanında ruhumuzun olduğunu hissederiz. Böyle demlerin efsununu sevdalı yürekliler bilir. Sevdalarıyla yüreklerde kalıcı izler bırakan, tarih yazdıran, mutluluk tohumlarını sancılarımıza serpen sevda yürekli arkadaşlarımız.
Yoldaşlığın , arkadaşlığın , dostluğun sırrına ermenin adıysa Şilan o büyük yüreğine nice güzellikler ekti , sevdalı türküler yazdı. Acılarına zorluklarına karşı yılmadı pes etmedi. Her zorluktan sonra daha güçlendi daha da azimli kıldı genç bedenini. Nice kahramanın savaş meydanında ki cesaretlerine , korkusuzluklarına tanık oldu. Arkadaşları için kendini kurşunlara siper eden yiğitlerle yaşadı , paylaştı. Yaşamlarını hiçbir tereddüt yaşamadan ülkemizin kurtuluşu için savaşıp azraile meydan okuyan cesur savaşçıların toprağa karışan bedenlerinin gururunu yaşadı. Gözyaşlarına kapılıp matem havalarına girmedi çünkü ne için savaşıldığının bilincindeydi. Kolay mıydı onca zorluğa rağmen coşku , heyecan , tutku mecrası olabilmek. Kolay mıydı tüm acımasızlıklara rağmen kavgada ısrarlı , kararlı olabilmek. Yaşama gülebilmek sıkıca sarılabilmek. Dağların sarp yamaçlarında yürürken alnımızdan boncuk boncuk dökülen terden sonra yaşam her zorluğuyla güzeldir diyebilmek dağların çetin koşullarına rağmen kayalıklarına , doruklarına ,ormanlarına , çiçeğine , böceğine büyülenip cennette olduğun hissine kapılmak. İşte tüm bunları büyük yüreğine sığdırdın can yoldaşım , canımızın parçası.
Bir güz mevsiminde daha gerilla olmaya kararlıydın. Çocukluğunu yaşamadan düşman baskılarını görmüştün. Babanın gördüğü tüm işkencelerin yarattığı acılar yüreğinde büyük öfke intikam gerekçesi olmuştu. Kendi topraklarında yaşamanın , kendi dilini konuşmanın suç olduğu , yasaklı olduğu bir rejimle karşı karşıyaydı mazlum Kürt halkı. Önderliğin dediği gibi’’Nan ülkesinde nansız olmaktı’’ tüm yaşananlar. Buna karşı mücadele etmenin yolu özgür dağlardan geçiyordu. Bu mücadelenin bir parçası olabilmek için surların diyarı Amed’ten katıldın. Sen bir gerilla olmuş elinde silahınla ülkenin koruyucu bir savaşçısı olmanın gururunu yaşıyordun. Gerilla yolculuğunun durakları çoktu. Amed’ten kısa bir süre sonra Şerefettin dağlarının diyarı Çewlig ‘e yol aldın. Peri suyu karşıladı seni o berrak güzelliğiyle. Çewlig dağları , ormanları , zozanları bağrına bastı isyan kokan yüreğini ve masum bedenini. Dağlarda yürümenin zorluklarını yaşasanda inancın intikam yeminin adımlarına kuvvet oluyordu. Geceleri uzun yürüyüşlerin yarattığı yorgunluk , uykusuzluk , sonbahar mevsiminden kaynaklı yağan yağmurların ıslattığı bedenlerimizin titreme nöbetlerine rağmen daha bir iradeleşiyordun koşullar karşısında. Bu güçle Kürdistan’ın en sarp , en asi dağları olan Dersim dağlarına kadar yürüdün.
Mezopotamya’nın beşiği kalbi Kürdistan tarihi boyunca yapılan savaşlarda yürütülen katliamlara karşı direniş diyarı olmuştur. Dağlarda kendini korumuş savunmuş ve savaşmıştır. Dersim halkı da bu zulüm vahşet karşısında sessiz durmamış kadını erkeği yaşlısı genciyle teslimiyete boyun eğmemiş savaşmıştır. Zarife’nin kavgalı türküsü dağların doruklarında yankılanıyordu Beselerin uçurumlardaki haykırışları her yerde duyulabiliyordu. Her şey o kadar canlıydı ki Heval Şilan hücrelerine dek bunu hissedebiliyordu. Heval Şilan tarih kokan Dersim’de gerillacılık yapacağı için mutluydu. Kavganın meskenine gelmişti. Hele dağları karşısında adeta büyülenmişti. Herkesin düşlediği cennet diyarı bu olsa gerek diyordu. Doğanın rengarenk manzarası , peşi sıra dizilen sıradağları , meşe ağaçlarının güzelliği ruh yaratıyordu insanda. En çokta Dersim’in en derin vadilerinden biri olan Roj Dere’yi severdi. Roj Dere’yi anlatabilmek tarif edebilmek ne zor geliyor. Her yeri özel işlenmiş gibi dikkat çekiciydi. Bir tarafı heybetli Zel Ana bir tarafı Mirik vadisi bir tarafı da Şehit Ferhat dolu. Ana Tanrıça’nın bereketiyle yaratılmış bu vadi. Bin yılların izini taşıyor. İşte bu diyarın tanrıçası Ninhursag’ın evladıydın sen. Lanetli tanrılar yok etmeye çalışsada bu hakikati , doğuyordu Güneş’in hakikat savaşçıları bu ülkenin topraklarına. Topraklarını korumak için mücadelenin gerekliliklerini sahipleniyordu yiğit kızları ve erkekleri. Heval Şilan da bu toprakların iyi gerillası olabilmek için 8 yıl boyunca aralıksız mücadele ederken ne kadar çok gelişti. Dersim’in topraklarını karış karış adımladı. Büyüdü, öğrendi , pişti , kendini yarattı. Yaşam dolu oluşu , olduğu ortamda moral motivasyon yaratma , düşmanın üzerine giderken cesur kişiliğiyle arkadaşlara öncülük etme , her çalışmada ki fedakarlığı örnek bir kadın gerilla yapmıştı onu. Heval Şilan sadece bir gerilla değil iyi bir arkadaş iyi bir komutan oldu. Yüreğinin sevgisini en sıcak paylaşımlarda hissettirdi. Onunla yaşamak paylaşmak farklıydı. Kalıplara girmeden en tatlı sohbetlerle herkesin hafızasında izler bıraktı. Yarattığı maneviyat bizlere güç, yol, rehber oldu.
Heval Şilan’ı tam anlatamadığımı düşünüyorum. Kelimeler yetersiz kalemim tutuk kalıyor sanki. Oysaki ona dair her şeyin yazılması gerekiyor. 8 yıllık mücadelesiyle onurlu , şerefli , yiğit bir kadın oldu. Tarih’in tozlu sayfalarında değil de en parlak sayfalarında yer almanın gururunu yaşadık. Önemli olan da bu değil midir? Anlamlı yaşam en değerli yaşamdır. O yüzden dördüncü kelebek gibi sonsuzluğa ulaşırken Heval Şilan yüreğimizde büyük bir anlam gücü oldu…
Sema Gabar