TARİHİN ŞEN KIZI ANISINA…

            İnsan kimi zamanlarda yüreğini avucuna alıp ona baktıkça içindekileri dile dökme istemini derinden hissediyor. Çünkü yüreğimizdeki onca duyguyu hissi nasıl dile getireceğimizi bilemiyoruz. Bütün duygular yaşam damarlarımıza öylesine berrak bir akışta ki bu berraklığı tanımlayacak sade ve güzel kelimeler yok.

Heval Ararat için ise bütün sözcükler bu berraklığın güzelliğinde dile gelmek, yürekten yüreğe akmak istiyor. Heval Ararat 'bir gün şehit düşersem beni de yazar mısın? Beni yazmanı çok istiyorum' demişti. Ben de Ona; ''insan yoldaşının güzelliğini illa şehit düştüğünde yazmak zorunda değil ki. Ben seni yaşamın güzelliğinde keşfetmişim. O zaman yaşamın güzelliğinde yazacağım dediğimde; ''Şehit düştüğümde beni yaz, çok güzel yazacağına inanıyorum'' demişti. Bir yoldaşından hiç duymak istemediğin sözcüklerdir bunlar. Çünkü o anda bunun gerçek olma düşüncesinden, olasılığından olabildiğince kaçarsın. Bu gerçekleştiği anda ise ilk aklına gelen o sözcükler olur. Ve günlerce yankılanır yüreğinde. Sonra vasiyeti olur Şehidin. Büyük bir sorumluluk ve borçluluk duygusu çöker yüreğine. Artık yerine getirmen gereken bir görev ve sorumluluğun vardır; Şehidi anlatmak!

Şimdi O' nu tanıyan onca yoldaş hep beraber onu anlatmanın, O' nu yaşadığı gibi anlatabilmenin çabasını veriyoruz. Güneşi, yıldızı, suyu, rüzgârı nasıl tanımlayabilirse öyle başlanabilir Heval Ararat’ ı tanımlamaya. Ancak yaşam gerçekliğinde anlatabiliriz O’ nu.

            Öncelikle böylesi bir dünya ve sistem gerçekliğinde ‘’Her şeye rağmen en güzelini görebilen ve o güzelliğe doğru yürüyen’’ melek saflığında bir kadınla yaşamış olmanın anlamı ve değerini hissederek dokundurmamız lazım her satıra sözcükleri.

Biz Heval Ararat’ ı hep böyle tanıdık. Bütün zorluklar karşısında yılmayan bir moral gerçekliği vardı. Gerçekleşen en ufak bir olumsuzlukta ‘olmaz, değişmez, yapılamaz’ vb. yoktu Onun için. Hep bir yanıyla ‘ bir de iyi yanından bakalım ‘ deyişi vardı. Sonra hem kendi tutunurdu o iyi yana hem de senin o yana tutunup yürümeni, umutla, heyecanla yol almanı sağlardı. Heval Ararat ile yaşayan her yoldaşın kendisiyle umutlu ve heyecanlı zamanlar geçirdiği bir gerçektir. Nasıl ki güneş kendini kasıp kavururken etrafındaki her şey ve herkesi de bu sıcaklıkla ısıtırsa Heval Ararat da yüreğindekileri yaşama, etrafındakilere öyle taşırırdı. İnsanın bütün öz güzelliği ile yaşama akması için yaşamı yüreği dolup taşacak kadar sevmesi gerekir. Heval Ararat’ ın bütün o heyecanlı halleri, durulmayan gülüş akışı da hep o sevginin bir taşma haliydi. Bu heyecan yanaklarını al al kılıyor, gözleri parıldıyor ve öyle başlıyordu her sözüne. Sevgiyi yeniden tanımlama hissini uyandırıyordu ya da hissedilenlere yeni bir tanım koyma hissiydi beliren. ‘Sevgi Paylaşmaktır’ diyordu Asya adında bir başka şehit yoldaşımız. Heval Ararat bu sözün gerçekliğini yaşama yansıtıyordu. Hep paylaşıyordu düşüncelerini, hissettiklerini. Bazen gördüğü rüyaların anlamından hatırında kalan bir anının kendisinde yarattığı duygu yoğunluğunu da anlatır, paylaşırdı. Heval Ararat ile sohbet etmekten veya sadece Onu dinlemekten hiç sıkılmazdık. Çünkü bir şey anlatırken önce bütün hissettiklerini gözlerine taşırır, sonra o gözlerini gözlerine diker ve başlardı anlatmaya. Haliyle gözlerini bile ayırmazdın ondan. Aslında Heval Ararat’ ın en çok hatırımızda kalan yüreği, yaşamı kadar bir de o güzel yüzü ve berrak gözleriydi. Yüreğinin güzelliği yüzünün ve gülüşlerinin aydınlığına yansımıştı.

            Heval Ararat inançlı ve bağlıydı. Önderliğe, Partiye, Şehitlere ve yoldaşlarına olan bağlılığı çok derindi. Gözlerindeki berraklık aslında o Kürdistan sevgisindeki yiğitliğin de bir yansımasıydı. Çünkü ülkemiz, Kürdistanlı çocuklar için bir şeyler yapmanın çabasını veriyordu O hep. Bunu yaparken içten, samimi ve özlüydü.

            Melek gibi bir yüreği vardı Heval Ararat’ ın. O yüreğin başucuna da sanırım en çok şimdi gelinler gibi açmış badem ağacı yakışırdı. Başucunda baharın kokusunu açıyor o çiçekler ve yoldaşlarının etrafına serpiştirdiği tohumlarla yeşeren reyhanlar. O mu şu anda cennet gibi bir yerde uyuyor yoksa o orada olduğu için mi öyle bir güzelleşti yerler… Doğa Ana o güzel kızını ancak böyle sarmalayabilirdi. Ve bir yanıyla bütün o güzellik Heval Ararat’ ın toprağa değen bedeninin ve ruhunun yaşamla yeniden sarmalanışının resmi… O mekânda ölümün nasıl yok edildiğini görüyor insan. Öyle yitip gitmiş bir insanın yanında gibi dokunmuyorsun o toprağa. Yaşamın bütün canlılığı selamlıyor seni ve toprağına dokunduğun anda başlıyor seninle konuşmaya. Sen de Onunla dalıyorsun derin bir sohbete ve büyük buluşmaya.

            Doğayı, arazide gezmeyi çok seviyordu Heval Ararat. Hep kuzey topraklarında güçlü bir gerilla olmanın hayalini de kuruyordu, düşmana büyük bir darbe vuracak bir eylemin sahibi olmanın hayalini de. ‘Fedaileşme’ iddiasındaydı. Onun için bu bir iddiaydı özünde, ama aslında yaşamında başlamıştı fedaileşmeye. Kendisini bu yaşama, amacına, hayaline adamıştı. Verdiği emekte, hesapsız katılımında, görevlere yaklaşımında hep görülen buydu. Onunla geçen her görev ve paylaşım hafızamızdaki en güzel anılar arasındaki yerini çoktan aldı. Tartıştığımız, kabullenmediğimiz, eleştirdiğimiz yönler de olurdu mutlaka. Belki bu yönleriyle zorlandı da. Çünkü O da kabul etmedikleri karşısında keskinleşir ve kızardı. Çok uzun sürmezdi kızmaları. Yanından ayrılırken kızgınlıktan kızaran yanakları geldiğinde yoldaşına kızarak gitmiş olmanın mahcubiyetiyle kızarır ve sonra yine o masum gülümseme sarardı güzel yüzünü.

            Heval Ararat’ ın en çok hafızamızda kalan bir özelliği de kendisinden önce bir başkasını düşünme özelliğiydi. ‘ Önce Yoldaşım, Yoldaşlarım’ derdi. Bir kazada yaralanmıştı ve birkaç aylık tedaviden sonra noktaya döndü. Sol bacağından aldığı küçük parçalardan dolayı ayağı şiş kalmış ve uzun yürüyüşlerde Onu biraz zorluyordu da. O bunu ne kendisine dert ediyordu ne de yansıtıyordu. Onun o zamanki tek derdi ‘ arkadaşlar görmesin, bilmesin, üzülmesin’ di. Bu belli olmasın diye de ayrıca dikkat ederdi.

            Güzel Bir Komutandı Heval Ararat…

Her geçen gün de daha güçlü bir komutan oluyordu. Komutan olarak görev yapacağı bir devreye yeni gittiği süreçlerde gördük Onu. O zaman devrenin açılışı yeni olacaktı. Göreve gelmişti. Arkadaşların moral hazırlığı için marşlara, güzel şarkılara, farklı halaylara bakıyordu. Bunu yaparken o kadar heyecanlıydı ki hepimizin Ona dediği şey ‘ sanki sen devre göreceksin bu ne heyecan’ sözleri oldu. O da ‘evet’ diyerek bu heyecanını paylaşmıştı bizlerle. Çok heyecanlıydı. Çünkü yeni arkadaşlar vardı ve her birine verecek, onları eğitecek o kadar çok şeyi vardı ki… Şimdi de o arkadaşlardan Heval Ararat’ ı dinledikçe aslında her yoldaşın yüreğinde nasıl sevgi tohumları ektiğini görüyor insan.

Heval Ararat’ ın şehidi ele alış tarzını da en iyi bilen bizdik. Bu yüzden O’ na Onun istediği gibi cevap olmak, bunun çabasını vermek en iyisi olandır.

Belki birçok hayali yarım kaldı Heval Ararat’ ın. Biz de o hayalleri aşkla sırtlamaktayız. Hayallerimizin çoğu ortaktı. O yüzden daha güçlü ve inatla yürüyeceğiz. O yarım kalmışlıklar bir yanıyla dolu dolu yaşadıklarının gölgesinde kaldı. Onu tanıyan her yoldaşın yüreğinde bir parça ‘Ararat’ var. Şimdi Heval Ararat’ ın ‘ ne güzel değil mi?’ sorusunu yaşama dair her şeyde sormak için çabalayacağız. Çünkü bu soru yüreğindeki inancı ve umudu hep canlı tutacak başarıya, aşka ve hakikate ulaştıracaktır.

Önderliğimizin felsefesi biz kadınlardan hep melekleşme ve Tanrıçalaşmayı isterken ve hepimiz bu güzel dağlarda bunun mücadelesini verirken Heval Ararat yaşamını bir melek gibi yaşadı ve Tanrıçalaştı. İnsan doğduğu ilk andan kulağına fısıldanan ismiyle başlarmış yaşam hikâyesinin başrolünü olmaya.Heval Ararat da bu yolda aldığı isimlerin ruhunun değerinde, o onursallığının güzelliğinde yazdı kendi hikâyesini. Satır satır yazıp ulaştı hakikatine. Ve şimdi dönüp anılarla örülmüş o yaşamın hikâyesini yeniden okurken bir satırında Berivan’ların ruhuna sarmalandı yüreğimiz, bir satırında Ronahilerin ateşiyle yeniden alevlendi küllenen bütün gerçekliklerimiz. Ve yine sonu gelmeyen son satırlarda Ararat’ ın masumiyetinde yeniden buluştu hayallerimiz. Biz yoldaşları da şimdi Onun sadeliği ve güzelliğinin peşinde aynı hikayenin hakikatine yol almak için çabalıyoruz. Böylesi güzel bir yoldaşın yoldaşlığına sahip olduğumuz için ve melek gibi bir yüreği ile aynı zamanı ve mekânı paylaştığımız için çok şanslıyız. Ve başta bu melek yüreğin melek annesine ve değerli ailesine minnettarız ki ülkesi, halkı için, insanlık için fedaileşen yiğit bir kadını böylesine güzel büyüttükleri için…

Heval Ararat’ ın anıları mücadelemizin yolunu aydınlatacak ve her zaman bizlerle olacaktır. Onun çocuk masumiyetindeki bütün hayalleri bizim büyük amaç ve hedefimiz, intikamımızın yeminidir!

Mücadele Arkadaşları

Kod Adı: Ararat Zerzan
Adı Soyadı: Berivan Önal
Doğum Yeri: Bitlis
Anne – Baba Adı: Lale – Seyithan
Şehadet Tarihi ve Yeri: 01 Eylül 2020 / Medya Savunma Alanları