Cesaretli Yürekler

                                               

Kürdistan dağlarında umut kuşanmış genç kadınların savaşları bir başkadır, yürüyüşleri gibi. Sıradan, vasat bir yaşamı kabul etmezler. Yoldaşları susamışsa su içmeyip yoldaşlarına verirler. Yoldaşları yorulduğu zaman, onları coşkuyla yeniden ayaklanmaya çağıran bir isyan türküsü olurlar yürüyüşleri ve gülüşleriyle.

Şevin, dağlarda özgürlük türküleriyle tutar yoldaşlarının yüreğinden. Nûda, bitip tükenmeyen yoldaş sevgisiyle adımlarını hızlandırır, yoldaşlarının yorulmuş bedenlerine direnç taşır. Yoldaşlarına dönüp de gülümseyince, daha da önemlisi yüreğinden kopup gelen “Hadi heval, hadi heval, biraz daha umut…” sözleri yoldaşlarını bir mıknatıs gibi zirveye doğru çeker. Şevin, gecenin bir yarısı kaldırmaya kıyamadığı yoldaşlarının yerine göreve sessizce gider, umutla ağız dolusu gülüşlerle geri döner. Yaşamın her yerinde olduğu gibi savaş meydanlarında da önde olmayı kendi ısrar ve dayatmalarıyla başardılar. Biri onlara “Heval biraz geri gidin, en azından savaşın bir kademe gerisinde birkaç gün dinlenin” dediyse de Nûda ve Şevin arkadaşın öfkeli bakışları karşısında sözlerini başarılar dileyerek geri çevirmek zorunda kaldılar. Çünkü yoldaş sevgileri, düşmana olan öfkeleri en önemlisi de umut ekme tutkuları, özgürlük sevdalarının büyüklüğü karşısında hiçbir dağ, hiçbir engel onları durduramazdı.

Düşmanın tekniğe yüklenmesini umutsuzluklarıyla eş değer tutuyorlardı. Biliyorlardı ki yaşamın gerçeğinden korkanlar soğuk duvarlara, ruhsuz tekniğe sığınırlar. Onlar ise dağların sınır tanımayan rüzgârlarına açmışlardı yüreklerini. Gerillanın güzelliğini her fırsatta dile getirirlerdi. Hatta biri bir gün yüzünü yıkamasa, kefiyesi kirli olsa hemen konuşmaya başlarlardı: “Gerilla güzel olmalı heval, güzel insanlar gayretli olmalı, hadi hadi, yürek temizliği kadar kendi temizliğimize de dikkat edelim.” Bu sözler karşısında yoldaşlarının bakışlarına biraz utangaçlık yüklenir, hemen kefiyelerini, yüzlerini yıkamaya koşarlardı. Gerilla yaşamının her anını bir mucize, yeniden uyanış, diriliş gibi görüyorlar ve her dakikaya başka bir anlam yüklüyorlardı. Onlar, yüreğin cesaretini kuşanmışlardı. İki genç kadın, gerillanın özgürlük tutkusunun sevdalılarıydı. Gerillanın kefiyesini boyunlarına sardıklarında heyecanları bir başka olurdu. Bakışlarına sevda, umut dolardı. Bir dağın zirvesine çıkınca manzarasını anlata anlata bitiremiyorlardı.

Yoldaşlığın yaşama kattığı anlamlı zamanları; Şevin türküleriyle haykırırdı, Nûda yoldaşlığın yüzüne ektiği umutlu bakışları ve Kürdistan kokan Kürtçe şarkılarıyla yükseltirdi. Yaşamın her saniyesine anlam vermek ve anlam vermek kadar yaşamanın da büyük kavgasını vermekten asla çekinmezlerdi.

Bu yolculukta da özgürlük türküleriyle yürüyüşlerine devam ettiler. Ruhlarında, düşlerinde dirilen yaşamın coşkusunu anlatarak biraz da olsa yansıtmak istiyorlardı. Ama tüm yoldaşları, onların yürüyüşlerinden, bakışlarından, özgürlük tutkularını sözlerin anlatım gücünün ötesine geçen hislerle biliyorlardı. Gerillanın pratik tecrübesi kadar hissetme, anlama gücü de dur durak bilmeden büyüyor.

Onlar, ne hedeflerinden şaştılar ne amaçlarından vazgeçtiler ne de heyecanlarını yitirdiler. Kendileri küçüktü ama yürekleri ve yaptıkları ya da yapmak istedikleri büyüktü. Beden ve düşleri umut yüklüydü. Bu yüzden düşman tüm tekniğine karşın korkuyor bu yürek atışlarından.

Kürtlerin cesur yürekli gençleri, dağların asi çiçekleri zirveye giden patikaları adımladılar. Düşman ateşli silahlarla, tanklarla, toplarla, uçaklarla yani bulabildiği her şeyiyle saldırdı.

Güzel ülkemin cesur yürekli gençleri, kendilerini asi dağların doruklarında özgürlük rüzgârlarını kucaklarken buldu. Onlar, özgürlük savaşçılarının ardıllarıydı. Zilan, Sema ve Egîtlerden kalan patikaları adımladılar. Onlar dağın, dağların yolunu tuttu. Onlar dağların zirvelerinde, patikaların üstünde, dağların asiliğinde, geçit vermeyen boğazlarında düşmanla çarpıştılar.

Her biri ayrı bir yerde çarpışarak tarihe, özgürlüğe kanat açmış umutlar bıraktı. Umut ve özgürlük düşlerini sevdiklerinin yüreklerine yazdılar. Açlık, yorgunluk, uykusuzluk nedir bilmeden hep yollarda oldular.

Günü geldiğinde gözlerini kırpmadan ölümü karşıladılar. Belki onlar şimdi yok ama onların güzel yüreği ve ruhları hâlâ dağlarda dolaşıyor. Bu dağlarda ve dağların patikalarını adımlayan yüreklerde…

 

 

Sesinden, yaşamın acılı şarkısını dinliyorum,

Gözlerinden, gülüşleri Azad olmuş çocukları,

Yüzüne yansıyan yüreğinden, Özgür Kadın’ı tanıyorum,

Takılmadan köleliğin zincirlerine sıradışılığınla

Sende en güzel duygulu jin’i görüyorum,

Yaşam oluyorsun,

Tatlı gülüşünde lal dillerin çözüldüğü ŞEVİN’İN silüeti…

Şimdi yok diyorlar,

Ve tükeniyor mürekkebim.

Kâğıtları siyahlığa çalan ayrılık

Senin için taşıdığım duyguları,

kalbimin sığınağına saklıyorum,

ve koparıyorum bu sayfayı,

Yüreğimdeki yarayı

 

Kod Adı: Şevin Alan

Adı-Soyadı: Muhaber Arslan

Ana-Baba Adı: Ayşan - Mehmet

Doğum Yeri: Amed

Şahadet Tarihi ve Yeri: 10 Eylül 2012 / Şemdinli - Hakkari

 

Mücadele Yoldaşları