ŞEHÎD ÇEKTAR TOLHİLDAN YOLDAŞIN YÜREĞİNDEN GÜNLÜĞÜNE NAKŞEDİLEN DUYGULARI

 

Su gibi berrak Zelal yoldaşıma; bugün tarihin en anlamlı yürüyüşüne başlıyorum. Mezopotamya’nın kutsal topraklarında özgürlük savaşçısı olmaya gidiyorum. Uzun süredir hayaliyle yaşadığım çağdaş Kawa’nın militanı olmaya, gerilla saflarına katılmanın heyecanıyla, umut ülkesinin dağlarına doruklarına doğru yürüyorum. Heyecanla hüznü, özlem ile ayrılığı birlikte yaşıyorum. Ben bu dağları seviyorum. Çünkü bu topraklara emperyalizmin kiri giremez. Bu dağlar yarının özgürlük kanıyla sulanmıştır. Bu dağlarda tarihimiz saklıdır. Bizim köklerimiz bu dağların derinliklerinde saklıdır.  Şehirler her ne kadar bizleri ayırsa da bu dağlar tanrıça şefkatiyle bizlere kucak açarak bizleri birleştiriyor. Değerli yoldaşımla karşılaşmak dileğiyle.

12.04.2013

/////////////////////

 İLK GÜN VE İLK HEYECAN (KATILIŞIM)

Kürdistan dağlarında gerillaya katılışımın ilk günü gerilla arkadaşlarla karşılaştığım zaman çok heyecanlıydım. Adeta kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu. Arkadaşların noktasına geldikten sonra Xemgîn arkadaşla tanıştık. Xemgîn arkadaş orta boylu sarışın ve güler yüzlü bir arkadaş, kendisi iki yıllık bir gerilla aynı zamanda hemşerim sayılır. Serhat bölgesinden katılmış, ortak arkadaşımız bile çıktı. Kendimi ilk kez bu kadar özgür ve güvende hissediyorum. Arkadaşlarla birlikte ateş yakıp çay hazırladık. Gerilla ateşi dumansız olmalıdır. Çünkü yerleri düşman tarafından bilinmemelidir. Çay içtikten sonra yolculuğa başladık. Altı saate yakın bir yoldu, geceleyin bir fırtına olduğu için Xemgîn ve Ronî yoldaş yolu şaşırdılar. Altı saatlik yol yirmi dört saate uzadı. Gündüz karda yürüdüğümüz için kar sularıyla ayaklarım ıslanmıştı, geceleyin dinlenmek için ayakkabılarımızı çıkarttıktan sonra ayakkabılarım soğuktan donmuştu. Bir türlü ayaklarıma girmiyorlardı. Mecburen guni yakmak zorunda kaldık. Gerilla yaşamında sürekli bir yerden başka bir yere gitmek zorundasın. Nihayet yorucu yolculuk bitti, istediğimiz noktaya geldik. Bu noktanın sorumlusu Simko yoldaş, yirmi yıllık gerilla. Kürdistan’ın ve Reber Apo’nun özgürlüğe olan inancı yüzünde rahatlıkla okunuyor. Bu dağlarda doğal yaşamın ve özgürlüğün birlikte anlam kazandığı bir ortamda çay içip film izlemek bir başka keyif katıyor yaşama. Daha yazacak çok şey var ama şimdilik bu kadar.

13.4.2013

/////////////////////

ANLAMLI GÜNLER

Bugün gerilla yaşamının heyecanlı yanlarıyla birlikte birde yorucu ve beceri gerektiren yanlarını gördüm. Kaldığımız manganın bir duvarı yıkıldı, onunla uğraştık aynı zamanda bir de manganın altından su çıkıyordu. Karların erimesiyle her taraf çamur dolu. İsmail arkadaşla birlikte tavla oynadık. İsmail arkadaş maşallah sanki tavla üzerine yüksek lisans yapmış. Beni 4-5 yendi. Öyle hızlı oynuyor ki oynadığı taşı takip etmekten bile zorlanıyorum. Şimdi yollar karla kaplı olduğu için Güney Kürdistan’a gidemiyoruz. Gerilla beraberinde yaratıcılığı da zorunlu hale getiriyor. Sert doğa koşullarına rağmen her şey çok güzel ve anlamlıdır.

16.4.2013

/////////////////////

Bugün güzelliğini tarihe yazdıran ve tarihi kendisinde saklayan Kato Marînos dağlarında elimde zalimlere kan kusturan Kalaşnikof’um, kalbimde Kürdistan sevdası, aklımda ve yüreğimde Reber Apo’nun ideolojisi yürüyorum özgürlüğe doğru, evet Kato dağlarında tarih saklıdır. Büyük İskender bile İran seferinden Verimli Hilal’de insanlığı yok etmeye amaçladı. Lakin diktatörlerin, zalimlerin ve Dehaqların korkulu rüyası olan Kürtlerle karşılaşır. Dağ Kürtleri Kato’da İskender’in ordusunu tarihin en karanlık noktasına gömdüler. Kato dağlarının arasında akan Kato Marinos şelalesi gerilla annelerinin sevinç gözyaşlarını andırır bana. Bu gözyaşlarıyla sulanarak tekrardan yeşerecek.

29.4.2013

/////////////////////

Yaşamın ve zamanın anlam kazandığı Metîna dağlarında güneşin doğuşunu beklemek ve güneşin tanrıça şefkatiyle insanları ısıtması bir başka anlam katıyor yaşama. Bu haşmetli dağların doruğunda bilge insanın militanı olup güneşe yürümek bir sevdadır. Dehaq’lara karşı başkaldırının simgesi olan bu dağlar şimdiden çağdaş Kawa’nın militanlarına ev sahipliği yapıyor. Çağdaş Kawa’nın vermiş olduğu öze dönüş savaşı gün gittikçe büyüyor. Militanları dağların doruklarında insanlığı tekrardan yaratma mücadelesi veriyor, bunun içinde toplantılar düzenliyor, tartışmalarda bulunuyor ve biz de Şehit Jîn şubesi olarak bu dağlarda ilk resmi toplantımızı yaptık. Arkadaşlar bu toplantıda on beş günlük eğitim süresini değerlendirdiler. PKK’nin temel silahı olan eleştiri ve öz eleştiri toplantıda ilk sırayı aldı. Bir de silah eğitiminde ilk üçe giren arkadaşlarımızın isimleri belli oldu. Yoldaşlarımızın başarılı olması bize de sevinç ve mutluluk verdi. Başarılı olan arkadaşlarımıza hediye olarak Önderliğin ve şehit arkadaşların resimlerini verdiler o resimleri görüp de heyecanlanmamak elde değil. Önderlikle buluşmak dileğiyle.

Devrimci selam ve saygılar.

09.6.2013

/////////////////////

Yaşamın ihanete uğratıldığı bir dönemde Verimli Hilal’in topraklarında özgürlük savaşçısı olmak yaşamak anlamak ve anlamlandırmak çaba ve emek gerektirir. Özelliklede Kürdistan coğrafyasında yaşam o kadar hareketli o kadar karışık ki anlamak ve yorumlamak gerçekten çok zor ama başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu halkı çok şanslıdır. Çünkü bu yaşamı anlayan ve yorumlayan 21. yüzyıl filozofu bu topraklardan çıktı ve özgür insan gerçekliğini yeniden filizlendirdi. Bugün Önderliğin çözümlemesini izledik, bilge insan yaşamı öyle analiz ediyor ki insan varolan yaşamdan nefret ediyor. Kapitalist sistem insanlığı ihanete uğratmış, bencil, bireysel, çıkarcı ve köleci bir yaşam dayatmıştır insanlığa. Oysa Öndelik; ben çirkin ve kirli yaşamı reddediyorum, yaşanacaksa eğer özgür ve anlamlı bir yaşam olmalıdır. Çünkü bencilliğin dibe vurduğu anda insana ihanet başlar insana ihanet eden birey sevemez, aşık olamaz, herhangi bir davanın temsilcisi ve savunucusu olamaz.

/////////////////////

Bugün Şehit Xabat şubesinin açılış töreni vardı. Arkadaşlara moral olsun diye bizde gittik açılışa. Aslen Türk kökenli olup da ömrünü Kürt özgürlük mücadelesine veren Abbas arkadaş geldi. Yönetimdeki arkadaşlar önceden heval Abbas’ın geleceğini söylemedikleri için tören yerinde Abbas arkadaşı görünce şaşırdılar. Yemin töreninden sonra Abbas arkadaş yeni savaşçılara PKK’nin okulu, yaşamı, kültür ve ahlakı hakkında bilgi verdi. Daha sonra Önderliğin başlatmış olduğu barış süreci hakkında bilgi verdikten sonra moral başladı.

10.6.2013

Çektar Tolhıldan

///////////////////////

Umutlar ülkesinin dağlarında şafakla birlikte yeni bir gün, yeni bir umut, heyecan ve bir de kölelik prangalarını kırıp da kendilerini özgürlük dağlarına vuran Reber Apo’nun fedaileri ve Kürt halkının özgürlük teminatı olan yeni savaşçılar yeni şervanlar Reber Apo’nun düşüncelerini güneş gibi yeryüzüne yayarak erdemlerin kraliçesi olan adalete ve özgürlüğü yayanlar olacaklar. Ve bunun temelini Şehit Erdal Akademisi’nde atıyoruz. Her gün askeri ve ideolojik olarak yaşamımızı zenginleştiriyoruz. Böylelikle Kürdistan’ın çürümeye yüz tutmuş beş bin yılık tarihini yeniden inşa edebiliriz.

 Özgürlük Kürdistan da buluşmak dileğiyle.

 

TARİH VE BİZ

Dünya tarihinde isyanların ülkesi ve başkenti olarak bilinen ve insanlık tarihini kendisinde gizleyen Kürdistan dağlarında vampir kapitalizmin  kirli ve çirkin yaşamına karşı başkaldıran  ve insanlık onurunu  koruma mücadelesi veren yirmi dokuzuncu isyanımız olan PKK’nin okulunda Reber Apo’nun felsefesini anlama ve bu çerçeve kapsamında Kürdistan coğrafyasının tarihini, kültürünü öğrenmek ve dünya halklarına öğretmek için çok yoğun ideolojik eğitimler alıyoruz. Bugün tarihteki Kürt isyanlarını öğrendik ve bu isyanlar üzerine  çözümlemelerde bulunduk. Çünkü Önderlik “Tarih günümüzde saklı ve biz tarihin başlangıcında gizliyiz” diyor. Reber Apo’yla güzel ülkemin özgür dağlarında buluşmak dileğiyle

Yaşam bazen akan nehirler gibi zelal ve hareketlidir. Bazen ise göller gibi durgun ve bulanık. Bizim kampta bu günlerde yaşam hem durgun hem de bulanıktır. Sebebini tam anlamadım ama Parti tarihi bize ağır gelmiş olabilir. Çünkü bir tarafta teslimiyet var bir tarafta direniş. Bugünkü dersimiz ihanetin  ve teslimiyetin göğsüne direnişin bayrağını diken ve teslimiyeti yerle bir eden Diyarbakır zindanındaki direnişi işledik. Yusuf heval Diyarbakır direnişini anlatırken yoldaşlarımın sloganları adeta kulaklarımda yankılanıyor, beynimi parça parça ediyordu. Mazlum Doğan: Teslimiyet ihanete, direniş zafere götürür. M. Hayri Durmuş: Mezar taşıma yazın borçlu gidiyorum.

Sloganları haykırıyor cezaevi koridorlarında. Yazacak o kadar çok şey var ki ne defterimin yaprakları buna yeter ne de kalemimin ucundan akacak olan mürekkep.

Devrimci selam ve saygılar

26.6.2013

/////////////////////

Haziran ayı güneşin anne şefkatiyle doğaya gülümsemeye başladığı ve yüzbinlerce özgürlük kokan çiçeğin, Dersim’in yüksek ve görkemli dağlarında açarak doğaya hayat ve güzellik verdiği bir aydır. Ve bu ay sadece doğanın dirilişi değil aynı zamanda Kürdistan’lı kadınların da diriliş ayıdır. Bu ayda Sema yoldaşın bedenini ateşe vererek beş bin yıllık karanlığa aydınlık ırmağını akıtmaya başladığı aydır ve aynı zamanda özgürlük ağacını kanıyla sulayarak tarihin sayfalarına ismini yazdıran Zîlan yoldaşın şahadetinin 17. yıldönümünü saygıyla anıyoruz.

30.6.2013

///////////////////////

Özgürlük nedir? Sorusuna hepimiz bu güne kadar para, güç, egemenlik, hükümdarlık gibi kavramlarla cevaplamaya çalıştık. Nedense hiç birimiz cinsiyete özgürlük yaratmak olduğunu söyleyemedi, çünkü bugüne kadar özgür kadının ve özgür erkeğin ne olduğunu bilmiyorduk, belki de yanlış biliyorduk. Ama bugün tarihi egemenler tarafından elinden alınmış, hile ve komplo ile kimliksizleştirerek toplumda sadece köle ve cinsel obje olarak bilinen kadın tarihini gördük ve kapitalist modernitenin  tarihte anlattıkları gibi kadın şeytandır, saçı uzun aklı kısadır, fesattır, cadıdır gibi söylentilerin  aslında  birer sahtekarlık olduğunu öğrendik. Tam tersine kadın hakikattir ve hakikatin bahçesinde aşk, sevgi, umut, emek, fedakârlık yetişir. Önder Apo’nun söylediği gibi kadın devrimi gül devrimidir. Özgür kadınlarla özgür toplumlar yaratmak dileğiyle.

1.7.2013

/////////////////////

AYRILIK ÖZLEMİ

Tanrıçaların özgürlük savaşı verdiği Kürdistan dağlarında ilk ayrılığın büyük özlemini yaşıyorum. Güneş gülüşlü Dicle hevali , asi duruşlu Nujin hevali, yaşama umutla bakan Zilan hevali, ve yüreği dünyalar kadar büyük olan Rüstem yoldaşı Metîna dağlarında bırakıyorum ve umudun  zafer yolculuğuna başlıyorum. Yüreğimde fırtınalar kopuyor. Benimle aynı devrede mezun olan Tîrîj, Hêjar, Rüstem, Şervan, Doğan, Serhat ve daha nicelerinin gözyaşları bana Dicle ile Fırat’ı hatırlatıyor, yorgun ve asil akıyor. Biz önce taşkın ırmaklar kadar sevmek gerektiğini bilmiyorduk. Gerillanın onurlu yaşamında öğrendik. Öğrendik ve sevmeye başladık. Sevdik ve sevdiklerimizin acısı kalbimizin ortasında ince bir sızı, büyük bir sızı yaratacak kadar sevdik. Sevmelerimiz hep acılarla, zorluklarla ve özlemlerle örüldü. Biz yine de sevdik çünkü sevmek ve sevilmek var olmanın güzel bir biçimiydi. Ve biz güzel yaşamak istiyorduk. Bilge insan ne güzel demiş, sevmeyen köledir, doğru sevmeyen alcaktır.

Sizleri unutmak ihanettir yoldaşlarım.

Devrimci saygı ve selamlar

20.7.2013

/////////////////

GÖRKEMLİ DAĞ

Bugün düzenlememin çıktığı noktaya, yani Deriyê Davetiya’ya geldim. Bu nokta Heftanîn’in en güzel tepesidir. İnsan bu tepeye çıktığında adeta başı göğe değecekmiş gibi oluyor. Bu tepe Kuzey Kürdsitan ile Güney Kürdistan arasında bir sınır konumundadır. Bir rivayete göre Kuzey Kürdistan’lı erkekler ile Güney Kürdistan’lı kadınlar evlendikleri zaman bu tepenin doruğuna çıkıp halay çekerek düğünlerini yapıyorlarmış. Zaten ismini de oradan alıyormuş. Bu tepe de düşman karakollarını rahatlıkla görebiliyorsun. Değim yerindeyse tamda savaşın merkezidir. Bu dağların her bir karış toprağında onlarca şehidin kanı vardır. Bu tepede su olmadığı için arkadaşalar ilkbaharda eriyen kar sularını depolayarak yazın idareli bir şekilde kullanıyorlar daha önceleri böyle yüksek dağları ancak filmlerde görebiliyorduk. Ama ben artık bu gerçeğin içinde yaşıyorum. Dağ keçileri de bu dağlara farklı bir güzellik katıyor ve gerilla ile aynı yaşamı yaşıyorlar. Tabi gerilla artık bu dağların bir simgesi ve dili olmuş. Yeryüzünde gerillaya ihanet etmeyen, kucaklayıp sahip çıkan hep bu dağlar olmuş. Bizim kaldığımız noktanın mükemmel bir manzarası var. Arkadaşalar düşmanın savaş tekniğinden zarar görmemek için tüneller yaparak dağları delmişler. Tabi birde yapay mağaralar yapmışlar. Bu da gerillanın büyük iradesini gösteriyor. Tabi en mükemmel tarafı sabahın erken saatlerinde uyanıp silahını eline alarak güneşin doğuşunu beklemek anlatılmayacak kadar güzel bir duygudur.

Devrimci selam ve saygılar.

 27.7.2013

/////////////////

Bugün nedenini bilmediğim hüznü ve özlemi yaşıyorum. İçimde büyük bir sıkıntı var. Belki de geceleyin görmüş olduğum rüyanın etkisinde kalmışım. Rüyamda Hafız abimle evde oturmuş felsefeyi ve Önderlik ideolojisini tartışıyorduk. Rüya da olsa Hafız abimin bu tür olayları tartışması benim bir umuttur. Belki de benim saflara katılmamdan sonra ailem biraz da olsa Kürt gerçeğinin üzerine düşünmeye başlamıştır. Ve bu gerçeğin farkına varıp benim saflara katılmama anlam vermişlerdir. Aslında bazen aile içindeki tartışmalar aklıma gelince gülüyorum. Annemin bana terörist demesi, abilerimin ve komşularımızın bana sürekli komünist demeleri halen hafızamda tazeliğini koruyor. Ben ne teröristim ne de komünistim. Ben özgürlük sevdalısı, Kürdistan’ın aşığı olan Apocu bir militanım.

Kürdistan dağlarında, yalnızlık uçurumunun kenarında, asi bir yürek haykırıyor sessizce güneş gülüşlü yâre ve o haykırış yayılıyor derin vadilere. Yaşam buluyor tüm aşkların yüreğinde ve ansızın yokluğunu hissederim hücrelerimde. Hücrelerim çığlık atmaya başlar en derinde. Dudaklarımda titreyişler başlıyor. Kelimeler boğazımda düğümleniyor. Gözlerim yokluğunun özlemiyle dolar.

6.8.2013

////////////////

Bu aralar kitap okumak ve bireysel yoğunlaşmamızı yapmak için oldukça çok zamanımız var. Gerekli malzemeler henüz gelmediği için tünel çalışmalarımızı yapamıyoruz. Bizim kaldığımız tepe sabit, uzak bir de çıkması çok zor olduğundan gelen gidenimiz pek olmuyor. Sanki kuş uçmaz kervan geçmez deyimi bizim nokta için söylenmiş bir deyim. Günde en az altı saat nöbet tutuyorum. Nöbette bol bol düşman karakollarına ve tepelerine dürbün atıyorum. Bizim aldığımız bilgilere göre düşman bizim kaldığımız tepenin yanındaki Şehit Kendal tepesini almak istiyormuş. Tabi bu düşman için sadece istemekle kalacak. Bizim tüm ağır silahların yönünü Şehit Kendal tepesine çevirdik sadece ufak bir hareketlilik bekliyoruz. Bizim kaldığımız nokta Heftanîn’in şah damarıdır. Asla buradan düşmana geçit vermeyiz. Onun içinde hem geceleri hem de gündüzleri çok dikkatli olmalıyız. Aslında düşmanın aldığı her nefes düşmana vurulan bir ölüm darbesidir. Bunu bizim kaldığımız noktadan düşman karakollarına baktıkça rahatlıkla anlayabilirsin. Bizim kaldığımız tepede toplam on beş arkadaş var. Ama bizim tepeye yönelmek isteyen düşman sayısı on binleri geçiyor. Bu da düşmanın korkusunun ne derece büyük olduğunu gösteriyor. Zaten işgalci sömürgeci ve katil düşman boşuna nefesini tüketiyor. Kürdistan toprakları ancak onlara mezar olabilir. Tarihte bunların onlarca örneği var. Boşuna dememişler “Kürdistan’a sefer olur ama zafer olmaz”diye.

7.8.2013

/////////////////////

ÇİFTE BAYRAM

Pek çok şafak vardır henüz ışıldamamış olan ve o şafaklardan biri bugün daha ışıldadı yüzüme. Adeta çifte bayram yaşattı bana. Geceden mübarek Ramazan Bayramı’nın heyecanını yaşamaya başlamıştım. Onun için Rojbaş’a her zamankinden daha erken kalkmıştım. Dünyanın tüm çirkinliklerinden ve kötülüklerinden habersiz yaşayan bir çocuk gibi mutlu ve heyecanlıydım. Ve bu mutluluğumu güneşle paylaşmak için yüksek bir kayalığın üstüne çıkıp güneşin doğuşunu beklemeye başladım. Ve nihayet güneş ufukta doğmaya başladı. Sanki bugün her zamankinden daha farklı parlıyordu. Belki de ben öyle görmek istemişimdir. Bilmem artık güneşin doğuşunu izlerken dalıp gittim uzaklara daha önceki bayramlar aklıma geldi. Annemin o güzel yüzü gözlerimin önünde canlanmaya başladı ve gülümseyerek hayırlı bayramlar dercesine ve diğer sevdiklerim (abilerim ve ablalarım) geldi. Acaba bugün ne yapıyorlar diye tabii yoldaşlarım Hakan K. Rüstem, Murat, Zelal, Doğan ve daha niceleri.

Tam o esnada arkadaşların sesini duydum aşağı iniyoruz diye. Aşağı indik özgürlük güneşimiz olan Önderliğin mektupları ve resimleri gelmiş dediler arkadaşlar. Resimlerin geldiğini duyunca hepimiz çok sevindik. Rojvan heval bize Önderliğin mektuplarını okuduktan sonra Heftanîn yürütmesinde yer alan Azad arkadaş bize süreci değerlendirmek için kısa bir toplantı yaptı. Önderliğin başlatmış olduğu süreç bozulabilir. Kendinizi hem ideolojik hem de askeri olarak büyük bir savaşa hazırlayın diyordu. Zaten tüm gerillaların ortak arzusudur. Büyük bir Devrimci Halk Savaşı’nın çıkması. Çünkü hepimiz biliyoruz ki büyük zaferler ancak büyük savaşlar sonucu elde edilir. Toplantıdan sonra Önderliğin resimlerini gösterdiler ve o an çok duygulandım. Yaklaşık on beş yıldan sonra ilk kez Önderliğin resimleri elimize geçmişti. Önderliğin saçları beyazlamış ve yaşlanmıştı. Önderlik tarih sahnesinden silinmiş olan bir halkı yeniden yaratmak için ömrünü vermişti. Bu insanlık mücadelesine tabii ki  insanlıktan nasibini almamış insanın kanıyla varlığını sürdüren vampirler, önderliğe ihanet ederek komplo kurarak Önderliği TC.’nin eline verdiler. Önderlik cezaevinde bile onların kurmuş olduğu hayalleri başlarına yıkarak dünyalarını altüst etmişti. Ey kahpe dünya bunun hesabını senden sormaz mıyız? İntikam.

Çektar tolhıldan

8.8.2013