Şîlan yoldaş Tatvanlıdır. Küçük yaşta partiyi tanır. Daha çocukluk yıllarında yaşayıp doğduğu yerde yaşanan Mizgîn - Gurbet Aydın yoldaşın şehadeti, alan halkının üzerinde etki yaptığı gibi Şîlan yoldaşı da çok etkiler. Şehit Mizgîn yoldaş, Kürt kadının timsali ve klavuzu olarak her genç Kürt kızının birer Mizgîn olma sevdası Şîlan yoldaşta da belirgin bir hale gelir. Bir kadın gerilla olarak dağda, hem gerilla hem sanatçı hem de bir kadın özgürlük savaşçısı olmak 5 bin yıllık kölelik zincirini boynunda taşıyan bir gerçeklikten çıkmanın verdiği tutkuyu dağın her yamacında, her vadisinde yetişmiş yeşiliklerle nakşedilmiş bir özgürlük şarkısını haykırmak, en fazla da kadına yakışırdı. İşte Mizgîn yoldaş, Kürt kadını şahsıında bu gerçekliğin birer sombülü durumundaydı. Onun özgürlük savaşçıları olarak ardından koşan genç Kürt kızları, aynı yolda yol alacak, aynı şarkıyı seslendireceklerdi. Şîlan yoldaşın kendi besteleyip, kendisi söylediği şarkı da bu anlama gelmektedir. “Dayê ez li çîya gerîlame” belki de bu hikayenin manifestosu, söz nutku olamaktadır. Şîlan yoldaş genç yaşta gerilla saflarına katılır. Ağırlıklı Behdinan alanında kalır. Gerilla yaşamında ilkin zorlansa da, gerilla yaşamına adapte olmak için büyük bir çaba sarfeder. Geri çekilme kararına kadar bu alanda kaldıktan sonra, Özel Kuvvetler’e geçerek, örgüte sunmuş olduğu öneriyi gerçekleştirmek için kendini eğitmeye çalışır. Şîlan yoldaş ile belli bir zaman sonra bu alanda karşılaştık.
Şîlan yoldaş ile Tatvan’da 1 yıl birlikte kaldık. 2002’de de birlikte olabilme imkanı yakaladık. Şîlan yoldaşın örnek alınacak özellikleri vardı. Şîlan yoldaş, 1998 yılında düşmanın attığı bir havan parçası nedeniyle yüzünden yara almıştı. Yaşanılan Uluslarıarası Komplo ile birlikte Şîlan yoldaş, fedai eylem önerisi yaparak fedai guruplarına katılır. Bu eylemle Önderliğe olan bağlılığını ifade etmek ister. Bir süre Metîna alanında bulunan fedai birliklerde kalır. Daha sonra biz Gare alanında yine birlikte kaldık. Şîlan yoldaşı ilk gördüğünüzde sizde yarattığı izlenim sert bir mizaçtı. İnsan bu yargıdan kaynaklı ona yanaşmakta zorlanıyordu. Duruşunda çok fazla ciddiydi fakat yoldaşlığı ve kendi cinsi ile olan ilişkisi insanın dikkatini çekiyordu. Onun bu yanı üzerimizde çok etki yapan yanıydı. Onun tek amacı vardı, o da fedayi eylemi yapmaktı.
Şîlan yoldaş kendi kişiliğini analiz etmiş, ermiş bir insanın yaşam içindeki duruşunu andırıyordu. Kişiliğinde çok büyük bir inanç vardı.
Büyük bir gücü taşıyordu kişiliğinde. Duruşunda çok radikaldi. Şunu çok yansıtan bir kişilik yapısı vardı: “kişi ilk önce kendi kişiliğinde fedai eylemini yapmalı, daha sonra çevre ve en son düşmana karşı yapmalıdır” diyordu. Ya da kendi kişiliğinde nefs savaşı vermelidir. Yaşamında program sahibiydi. Kendi cinsi ile de mücadele içindeydi. Yanlış anlayışları olan bir kişinin ona yanaşması mümkün değildi. Bir akadaşa bir şeyi öğretmek için saatlerini veriyordu. Büyük arayışlar içindeydi. Her yönlü kişiliğini geliştirmek istiyordu. Çevresinde olan yoldaşlarla bunları paylaşıyordu. Arkadaşların onun yaşamından tecrübe edinmesi için onlarla tartışıyordu. Yaşamda cesaret sahibiydi. Günün 24 saatini şehitlerle ve Önderlikle yaşardı.
Kuzeye gittiği zaman kararı çok güçlüydü. Gerilla ve PKK’nin yaşamını çok severdi. Kendi sesinin güzelliğinde bunu ifade ederdi. Şarkılarında da hissedilirdi ki, o hangi yaşamın ve kültürün bir parçasıdır, anlaşılırdı. Hiçbir zaman zamanını boş harcamazdı. Yaşamını dolduracak şeyleri bulmada çok yeteneklliydi. İleriki zamanlarda bir çok büyük sorumluluğu alabilecek bir potansiyel taşımaktaydı. Şehadeti yaşandığı zaman bize çok ağır geldi. Başlarda kabul edemiyorduk. Yaşamında örgütü koruyordu. Duygularını düşamana karşı kine çevirmişti. Fiziki olarak aramızdan ayrılmış olabilir, ancak o hep bizimle yaşamaktadır. Şîlan yoldaşın yazıları elimize geçip okuma imkanı bulduğumuzda, yaşam içinde nasıl bu kadar net olduğunu insan daha fazla anlayabiliyordu. Onun için sadece iki paragraflık yazıyı almak istedim. Biri Önderliğin ülkeye gelen yoldaşlarla sözleşmesi, diğeri ise Şîlan yoldaşın Önderlik aşkını anlatan bir yazısıdır:
“Yüreği doğru temiz tutacaksın,
Yanlış duygulara kapılmayacaksın
Ucuz ve kolay sevmeyeceksin
Hatta şu an bile fazla sevme
Hakkının olmadığını bileceksin
Onun için ucuz yürek hesaplarını
Yapmayalım, TAMAM…
Halk içinde bile her gün savaşarak
Büyütme işine devam edeceksin,
Küçük ilişkiler, küçük mücadele
Ortamında ona hakkını vereceksin.
Başarı böyle başlar
Anlaşıldı mı?
Anlaşıldı Başkanım.”
**************************
“Bir ressama sevdalandım
Resimlerinde çığlığı çizen
Bir de şairin biri girdi hayatıma
Tarihi satırlara gizleyen
Kimseler anlamadı
Kimdi ressam
Şair kimdi
Biri resmi severdi, biri de şiiri
Ben her ikisini birden sevdim.”
Evet, güzel ve şirin yoldaşım Şîlan, sende mi gittin? Ne kadar hızlı ve çabuk. Şimdi senin de yalnızlığına alışmak zorundayız öyle mi? Her gidişin ardından yaptığımız gibi, her seferinde kalanlara bu acılara alışmak ve bu acıları göğüslemek dışında başka bir şey kalmıyor; ama inan ki yoldaş, senin ayrılığına alışmak o kadar zor ki... Özgürlüğün ve yoldaşlığın simgesi Şîlan... Seni anlatmak, seni yaşamak ve seni kağıda dökmek ne kadar zor bir bilsen. Evet güzel Şîlan, sana güzel diyorum; çünkü gerçekten de yoldaşlığın çok güzel ve bir başkaydı. Hatırlıyor musun? Birlikte yaptığımız gece yürüyüşlerini ve gecenin tenha karanlığında yıldızların o sınırsız çekiciliğine daldığımız zamanları. Sen yaşarken böyleydin ve giderken de öyle gittin.
Dağların sınır tanımayan heybetinde büyüdün. Dağlar gibi asi, dağlar gibi hırçındın. Atik ve heyecan dolu dağların ceylanı, Şîlan’ım. Savaşın tüm acımasızlığına rağmen savaşın içinde kendi emeğinle büyüdün ve büyük bir komutan oldun. Emekçi Kürt kızı seni yüreklerimize nakşettik, yürekli ve cesur gerillam! Büyüdün, güçlendin ve bir savaş komutanı oldun. Yoldaşlığa sonsuz bir sevgi ile bağlı, kendinden çok yoldaşlarını düşünen insan. Sevgi dolu olduğun için seviliyordun, seninde tek anlamın bu değil miydi? Alışmadık bu ayrılıklara ve alışmak da istemiyoruz. Alışmak ölümdür, alışmak ihanettir ve alışmak kendine ters düşmek ve kendini kaybetmektir. Bunun içindir ki, biz de alışamadık senin yokluğuna. Asla da alışmayacağız. Tarih bile alışamadı bu ayrılıklara, bizler nasıl alışalım. Yaşadığın zorlanmalara rağmen güçlendin ve kendini büyüttün, bizim yaşamımızın tek farkı bu işte. Biz hayatı yaşayarak öğreniyoruz ve biz hayatı yaşayarak savunan insanlarız. Yaşadığımız acılar ne kadar zor olsa da, bu bizi daha bir güçlendiriyor. Hiç okul okumamış olmana rağmen sen kendini çok geliştirmiştin ve okumayı örgütte öğrenmiştin. Okumaya sevdalı bir insandı Şîlan yoldaş. Bir şair gibi duygu yüklü, çok zeki, kendine has bir kişilik yapısına sahipti o. Dağlarda bir şair olmak Şîlan yoldaşın en büyük hayaliydi; ama yarım kaldı bu hayalin ve yarım kalan hayallerini tamamlamak şimdi bizlere düşüyor. Evet, Şîlan sen anlatır ben yazardım. Şimdi hem yazıp hem de anlatmak yalnızca bana kaldı. Bunun içindir ya acılıdır yüreğim. Seni hem anlatıp hem yazmak ne zor bir bilsen.
Büyük bir hayalin yarattığı tutkuyla yol aldın Garzan dağlarına. Bu bir sevda yürüşüydü ve hiçbir zaman sonu gelmeyecek bu tutkunun sevdalısıydın sen. Söz vermiştik birbirimize, Garzan dağlarında buluşacaktık. Sen Garzan dağlarına kavuştun; tutkuna, sevdana eriştin; ama ben sana ve senin sevdana yetişemedim yoldaş. Anlamın, sevginin büyük arayışçısı, Botana gönül vermiş niceler gibi sen de anlamında yaşadın o güzellikleri. Verdiğin son nefese kadar o toprağa bağlı kaldın.
Baharın o, insanı yüreklendiren sıcaklığında, hiç beklemediğim bir anda senin artık aramızda olmayacağını öğrendim. Güzel gerillam Şîlan, artık aramızda değildi. Evet ardında bir yarımlık bıraktın, bizler hiç alışmadık, bizler hiç alışmadık yaşanan bu acımasız savaş gerçekliğine, genç ve yürekli gerilla. Bilirim sen de hiç alışık değildin. Gerçekliklerin çok acımasız yaşandığı bir zaman dilimiyle karşı karşıya kaldık. Şîlan yoldaş bunlara yabancı değildi. Savaşın tüm acımasız gerçekliğini yaşamıştı. Kendini ve anlamını orada buldu ve orada sevdi bu hayatı. Kendi yaşam anlamına kök saldı Şîlan. Şimdi o dağlarla bir bütün oldu. Şimdi bir ırmağın yanında oturmuş, suyla senin yalnızlığını paylaşıyorum. Seni anıyor ve seni anlatıyorum bu akan suya. Ne güzel ve yalın bir akışı var. Senin suretini görüyorum bu akan ırmakta. Özgürlüğün simgesi o güzel gülüşlerin yansıyor bu dağlara. Dağlar seninle mutlu oluyor, seninle anlam kazanıyor.
Kod adı: Şilan Yılmaz
Gerçek adı ve soyadı: Hatice Aspar
Doğum tarihi ve yeri: 1978 / Tatvan
Katılım tarihi: 1996 / İstanbul
Anne adı: Şefika
Baba adı: Avani
Şahadet tarihi ve yeri: 26 Ağustos 2008, Mutki, Bitlis
Mücadele arkadaşı