Zorlu Sürecin ve Özgür Yaşamda Israrın Militanı

Her zaman yaşamı değiştirmek gerektiğinden bahsederdi. Annem çok hoştu, babamda öyle. Onları hep arkadaş olarak görürdü. Sürekli onlarla tartışırdı. Arkadaşlıkları gerilla ortamındaki gibiydi. Şilan böyle büyüdü. İlk yakalandığında 7. sınıftaydı. 85’te okulda ayaklanma olmuştu. Devletin provokasyonuydu. Şilan yaptı deyip yakalamak istiyorlar. Bütün arkadaşları yakalanmıştı. Arkadaşları onu ele vermemişlerdi. Devlet onu yakalamak için çok çaba harcadı. Babamı ve onu birlikte yakaladılar. Çok işkence etmişlerdi. Devlete kini bilenmişti. Yeni bir yaşam tutkusu daha güçlenmişti. Diğer çocuklardan farklı yönleri vardı. Tartışmayı çok severdi. Zaten Suriye’de ilk Kürtçe öğrenen oydu. Bir arkadaş ona öğretmişti. Okumayı çok seviyordu, istiyordu. Arkadaşlığı severdi. Arkadaşlarına çok bağlıydı. Biz diğer çocuklardan farklıydı,yani farklı bir dünyası vardı. Kürtçe dilinin serbestleşmesiyle insanların yaşamı değişti. Afrin ve Kamışlo gibi mıntıkalarda Kürtçe konuşuluyordu. Ama başka şehirlere gidildiğinde konuşmak yasaktı. Dil serbestliğinden sonra insanlar çok sevindi. Şilan’a öğretmen diyorlardı. Halk onu kabul ediyor, seviyorlardı. Çünkü halk için bir gelişme yaratmak istiyordu. Bunu gören insanlar daha çok katılıyor ve bağlanıyorlardı. Annemler ona karışmıyor engel olmuyor, aksine destekliyorlardı. Belli bir süre kültür çalışmalarında kaldı. Hem ozan hem şairdi. Babam bu çalışmada kalmasını istemiyordu. Sen daha büyük işler yapmalısın diyordu. Halk içerisinde öyle işler yapmalısın ki halk seni kabul etmeli. Ailemin ona yaklaşımı hep ön açıcıydı. Ona hep kendini geliştir diyorlardı. Ailenin parti ile tanışması 1982’dir. Bir amcam aracılığıyla parti ile tanışma gelişti. O zamandan beri devletin baskısına hep maruz kaldık. Ve hala da devam ediyor. 1986 yılında resmi olarak çalışmaya başladı. Halep’te Eşrefiye ve Şex Maxsut mıntıkalarında çalışıyordu. Aynı zamanda okula da gidiyordu. O yıl akademiye de gitti. Zaten üç dört kez akademiye gitmişti. Yazın akademiye gidiyor. Kışın da hem çalışma yürütüyor hem de okula gidiyordu. Çok değişmişti. Küçük yaştan beri bir parti kültürü almıştı. Parti yaşamına katıldıktan sonra Önderliğin yanında da kalmıştı. Önemli değişimler olmuştu tabii.. Artık ayakları üzerinde durabileceği bir kız olduğunu ispatlamıştı. Bilinçlenmiş, gelişmişti. Onu gördüğümde sanki farklı birini görmüşüm gibi geliyordu. İnsanlarla ilişkilerinde, paylaşımlarında, tartışmalarında bilinçlenme ve gelişme hep görülüyordu. Akademide çok kalıyordu. Önderlikte çok değer veriyordu. Ona okumasını, kendisini geliştirmesini söylemişti. 1988’de akademide bir radyo program hazırlığı yapılmış oda çalışmalarda yer almıştı. O ve Ş. Murat hem türkü söylüyorlar hem program yapıyorlardı. Onun sesini duyduğumuzda inanamamıştık Yaklaşık 14 yıl görüşmedik. 91’den 2004 kadar. Bir kere akademiye geldiğinde görüşmüştük. O da sadece bir geceydi. 14 yıl sonra görmek bana inanılmaz geliyordu. Sınırı aşıp arkadaşlara ulaştığımda bana Şilan’ın Suriye’ye gideceğini söylediler. Gitmeden önce onu görmek istediğimi söyledim. Üç gün bekledim. Arkadaşlar ona telefon etmişler, benim olduğumu söylemeyip eski bir arkadaşı olduğumu söylüyorlar. Bende telefonla konuştum. Sesimi tanımadı. Kim olduğumu sordu. Eğer sesimi tanımazsan kim olduğumu söylemeyeceğim dedim. Tabi aradan 14 yıl geçmişti ve tanıyamadı. Ben kendimi tanıttım. Büyük bir şans dedi. Bir kaç saat sonra yanında olacağım görüşeceğiz dedi. Telefonda sesini duymak bunca yıldan sonra beni çok etkilemişti. Telefonu kapatıp ağlamaya başladım. Arkadaşlar bana beklememi söylediler. Bekle gelir dediler. Ben Arkadaşların yanında ağlamak istemedim. O yüzden gittim. Şilan geldiğinde görüştük. Kucaklaştığımızda ben çok ağladım. Bana sen rüya mısın gerçek misin dedi. 14 yıl sonra görüşmek ona da inanılmaz geliyordu. Beni kucaklayıp küçük kardeşim diyordu. Gerçekten de evde ben çok nazlıydım. Sen ki o kadar nazlıydın. Şimdi neden bu kadar ağlıyor, kızıyorsun. Kızgındım çünkü onun Suriye’ye gitmesinden endişeliydim. Suriye’ye giderse yakalanıp öldürüleceğinden korkuyordum. Çünkü hep tehdit ediyorlardı. Gelirse öldüreceklerini belirtiyorlardı. Bir hafta beraber kaldık. Sonra ben dağa geldim. O Suriye’ye gitti. Suriye’de de büyük bir baskı görmüştü. Birçok kişi onu yakalatmak istiyordu. Arkadaşlar onu zor kurtardı. İki üç ay ancak kalabildi. Bazen sanki hiç kardeş değilmiş sadece arkadaşız gibi hissediyordum. Ben bu noktayı belki fazla yaşamadım. Ama benim için hem bir kardeş hem bir yoldaştı. Tartışmalarımız hep yoldaşlık temelindeydi. Sorunları, eksiklikleri, yetersizlikleri ve çözüm yollarını tartışıyorduk. O yüzden kardeşlik fazla ön plana çıkmıyordu. Ona diyordum: “Sanki sen kardeşim olarak değil de, bir arkadaş gibi benimle yaşıyorsun.” Oda biz artık böyle alışmışız. Tüm yaşamımız siyaset ve çalışma olmuş diyordu. Evet, öyle oldu. Çünkü devlet onun geleceğini biliyordu. İhanetçiler istihbarat vermişti. Babamı tehdit etmişlerdi. Babamı yine yakalıyorlar. Sanırım işkence de ediyorlar. Babam kalp krizi geçiriyor. Şilan dağa geldikten sonra evi arayıp geçtiğini söylüyor. Farklı şeyler duyarsanız inanmayın diye. Son zamanlarda Suriye’de çok zorluklar yaşamıştı. Bana çalışma yürütemediğini sadece arkadaşları yollama, halkı yollama, halkı harekete geçirme; hâlbuki farklı bir çalışma için gitmiştim. Ama etrafım o kadar kuşatılmıştı ki bir şey yapamıyordum. Ona gitme, gidersen yakalanırsın diyordum. Oda yakalanmayı göze aldığını ama Suriye de değişimin gerekli olduğu, halkı geliştirmek gerektiğini söylüyordu. Yakalanmayı da, ölümü de göze almıştı. Gitmesi gerektiğine inanıyordu. En son şahadet günün de gördüm. Suriye’den döndüğünde beni çağırtmıştı. Gittim 18 gün yanında kaldım. Bana benimle gel dedi. Gideceği yere onunla gitmemi istedi. Baktım sayı fazla, yolda bir şey olmasın endişesiyle, ben gitmeyi kabul etmedim. Niye gelmiyorsun dedi ve ısrar etti. Bende sayının fazla olduğunu, arkadaşların sağlam ulaşması gerektiğini, onu burada bekleyeceğimi söyledim. Beni bir yere götürüp bıraktılar. Ayrılırken bana kıymetini bil dedi. Bu cümleyi ikimiz aynı anda birbirimize söyledik. Yine bana; ben dönene kadar kıymetini iyi bil dedi ve gittiler. Ayrılışından bir saat sonra olay oluyor. O gün bana söylemediler zaten. Ertesi gün haberim oldu. Arkadaşlar söylemeden önce televizyondan duydum. Çok tedirgin olmuştum. Arkadaşlara içimde kötü bir his olduğunu, bunların kesin bizim arkadaşlar olduğunu söyledim. Oysaki olay dünden olmuştu. Fakat benim haberim yoktu. Sonra kendi yerime gittiğimde arkadaşlar geldiler. Hepsi yanımda oturdular. Yüz ifadelerinden farklı bir şeyler olduğunu fark ettim. Onlar henüz bir şey söylemeden kötü bir hissim olduğunu, kötü bir haber alacağımı söyledim. Sonunda arkadaşlar bana söylediler. İlk cümlede Musul’da bir kaza olmuş denildiğinde ben anladım. Ve büyük bir acı hissettim. Sadece kardeşim için değil, diğer dört arkadaşta yanımdan ayrılırken her biri bana bir söz söyledi. Beş yoldaşı bu şekilde kaybetmek gerçekten de büyük bir acı. Fuat arkadaşı da iyi tanıyordum. Beraber çalışma yürütmüştük. Şilan’a hep “seni tanımadan önce Kudret’i tanıyordum, ben kardeşini senden iyi tanıyorum.” Diyordu. Fuat arkadaşında Suriye’de on yıllık bir emeği vardı. Fuat arkadaş diyordu ki “Suriye ben ve Şilan arkadaşı yakalayana para vereceğini belirterek ödül koymuşlar.” Öyle olmadı. Ama katledildiler. Şahadetleri Önderliğimize kutlu olsun diyorum. Her zaman alnı açık bir şekilde şehit düşmek istiyorlardı. Öylede oldu. Devrimimize, ailelerimize, halkımıza kutlu olsun diyorum. Kendi aileme de tabi. Aileye söylendiğinde bana büyük destek verdiler. Onların intikamını alıp, silahlarını yerde bırakmamam gerektiğini söylediler. Bende elimden gelen bütün çabayla, bu amaçla yürüyeceğime söz verdim. Devrimimiz ve şehitlerimiz için ne yapılsa azdır. Babam devamlı ona şehit düş ama yakalanma diyordu. Onun partiden ayrılmayacağına inanıyordu. Çünkü on dört yaşından beri partideydi. “Şahadetini duysam zoruma gitmez fakat bir yakalanma veya kaçışını kaldıramam” diyordu. Bu yönlü ailenin ona çok büyük bir güveni vardı. Çok sevilirdi. Babam şahadetini büyük bir metanetle karşıladı. Bana da güçlü olmamı, şehitlerin huzurunda ağlamam gerektiğini, ayaklarımın üzerinde durmam gerektiğini, iradeli olmam gerektiğini söylüyorlardı. Evi halka açacaklarını, misafirleri ağırlayacaklarını, zaten annem “bugün Şilan’ın düğünü” diyordu. “Birçok insan gelmişti hepside onun misafirleri” diyerek şahadeti güçlü karşıladılar. ---- İlk olarak şunu söyleyeyim. Onu partiye katılmadan önce tanımıyordum. Fakat duymuştum. Gıyaben tanıyordum. İlk katılımlardan olduğu için duymuştum. Bunun da etkisi vardı. Biz katıldığımızda da onların bizim üzerimizde etkisi vardı. Eski arkadaş olduğu için katılımımız üzerinde etkili oldu. Duymuştum. Fakat görmemiştim. Ülkeye geçtiğimde ilk kez 1995’de gördüm. O süreçte Şilan arkadaş tabur komutanıydı. Taburunda birey olarak kalmadım. Fakat çoğu zaman birbirimize yakın yerlerde kaldık. Tanımam 1995 yılında oldu. Fakat yinede o süreçte çok uzun bir süre birlikte kalmadık. En son birlikte kaldığımız süreç PYD süreciydi ve 2004 yılının başıydı. Kısa bir süre birlikte kaldık. Kişiliğinde var olan bir çok özelliğinin bende de olmasını istiyordum. Bu yönde beni çok etkiliyordu. Radikal, tavır sahibi bir kişilikti. Yine cins sevgisinin güçlü olduğunu biliyordum. Bana neden sessizsin diyordu. Kobanili kızlar böyle değildir. Boyun eğmezler, bana bak o kadar zorluk, acı çekmeme rağmen mücadeleye devam ediyor, direniyorum. Bu yönleri onu çekici yapıyordu. Çok paylaşımcıydı. İnsanlarla özellikle kadınla paylaşmayı çok seviyordu. Nasıl bir yaşam, nasıl ilişkiler hep tartışıyordu. Önderliğin kadına biçtiği misyona mutlaka layık olalım diyordu. Çünkü Önderlik ne olursa olsun kadın bu çizginin yürütücüsü olacak diyor o zaman bizde çizgiye sahip çıkalım, koruyalım derdi. İnsanları çalışmaya, mücadele etmeye, çizgiyi korumaya teşvik etmeye çalışırdı. En son Suriye çalışmaları içinde bir arkadaş biraz şikayetçi yaklaşsa hemen önünü alırdı. Bu halk bunca yıl hizmet etmiş, şehit vermiş, bunlara cevap olmak yerine halkı bu halde bırakmayı nasıl kabul edersiniz? Ne kadar acı çeksek de bu halka cevap olmamız gerekir. Bir yönetici olarak, öyle kendini farklı görme, ayrı tutma yoktu. Yapının içinde arkadaşlarla ilgilenme, tartışma, sorunları çözme de perspektif sunma çabaları yoğundu. PYD süreci zorluydu buna rağmen çalışmaktan kaçmıyordu. İlişkilenmek istemeyenlerle bile kendisi gidiyor tartışıyor, ilişki kuruyordu. Sorunlara cevap olmak yöneticilikten önce benim devrimci sorumluluğumdur diyor, öyle yaklaşıyordu. Genel açıklama yapıldığında duydum. Belki duygusal bir etkilenmede vardı. Ama mücadele açısından, kadın hareketi ve özellikle Suriye çalışmaları açısından büyük yük yüklenmişti. Şimdi o yük bizim omuzlarımızda. Zaten şahadeti duyduğumda aklıma biz cevap olabilecek miyiz sorusu geldi. Onun kadın için yapmak istedikleri, bizden beklentileri; cevap olabilecekmiydik. Bu sorunun ağırlığı üzerimde çok etki yarattı. Çok farklı bir duygu, Sözle ifade etmek gerçekten zor. Şilan arkadaşın direngen özelliğine hep gıpta ettim. Hep onun gibi olmak istedim. Yine düşünce açısından da öyle örnek aldığım biriydi. Şehitlerimize layık olmak, bıraktıkları yerden mücadeleye devam etmek demektir. Çalışmaları daha güçlü omuzlamak onlara vereceğim cevap olacaktır. Duygusal bağlılığı düşünsel bağlılığa dönüştürerek onlara layık olmaya çalışacağım. Silah Arkadaşları